DERGAH'TA AKLIN MABEDİNE YOLCULUK...

Yayınlanma: 11.06.2024 18:30 Güncelleme: 11.06.2024 18:30

Anam  başında kara çarşafı ama yüreği apaydınlık ve imanı vicdanında olan Urfalı kadınlardan biriydi...  Üç-dört yaşlarımda olmalıydım elimden tutup beni ilk kez  götürdüğünde İbrahim Halîlullah Makamı'na...  Diğer söylemle, Hz. İbrahim’in doğduğuna ve 7 yaşına kadar yaşadığına inandığımız Mevlid-i Halil Mağarası'na...   Bana elleriyle içirmişti mağaradaki  şifali sudan rahmetli anam... Bu kez  ellerine değil ama  yüreklerine tutunduğum  Asligiller'den 20 arkadaşımla  beraber girmek nasip oldu Dergah'a, yani  Mevlid-i Halil Camii avlusuna...  Bu alana  Seleukoslar döneminde bir putperest tapınağı,Yahudilik döneminde  bir havra,  Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde kilise inşa edilmiş.  Bizans Dönemi'nde de Urfa Ayasofyası yapılmış.  Osmanlı döneminde ise 1523 yılında, Muhammed Salih Paşa tarafından bu alana inşa edilen cami muhtelif ilave, bakım ve restorasyonlarla günümüze kadar geliyor.  Asligiller olarak, Allah'ın "Halilim " yani (dostum) dediği Hz.İbrahim Peygamber'in Makamı'na yaptığımız bu ziyaret  aslında bir  bakıma da, Dergah'ta aklın  mabedine yaptığımız yolculuktu...  Kapı alınlığında "Edeple giren, lütufla döner" yazılı   Hz.İbrahim'in doğduğu mağarann girişi her zamanki gibi yine kalabalıktı...  Buraya her mevsim, her ay, hergün gelen ve hangi inanç, dil, renk ile kökenden oldukları belli olmayan bu ziyaretçi kalabalıkları Hz. İbrahim'in Urfa'da doğmuş olduğu, yani Urfalı olduğu inancının gözle görülür bir göstergesi...  Son zamanlarda, bırakın Urfalı olmasını, Hz.İbrahim'i  yaşamamış, yani yok sayan bazı saygın profesörler zannımca derslerine biraz  daha çalışmalılar. Yaptıkları reddiyelerin ispatı olmadığı gibi ne kültüre ne de bilime faydası yok.  Oysa, duymuş ve hâlâ duyabilenler için Hz.İbrahim'in Urfa'dan yükselmiş sesinin faydası yazmakla bitmeyecek kadar çok.  Efsanelere, menkıbelere, mitolojiye inanıp inanmamak, Urfa'nın enbiyalar ve peygamberler şehri olduğu gerçeğini elbette  ortadan kaldıramaz.  Bu çerçeveden bakıldığında ilk peygamber Hz. Adem ile son peygamber Hz.Muhammed arasındaki peygamberler zincirinde büyük bir halka olan ve Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği Hz.İbrahim'in Urfalı oluşu da asla yadsınamaz...  *** Dönüp geriye, Urfa'daki 1960'lı yıllarıma bakıyorum. Çocukluktan ilk gençlik günlerime adım attığım o süreçte teknoloji başta olmak üzere eksik  bir çok şeyimiz vardı elbette...  Ama hayatı doğru ve sağlam anlamamız adına Urfa'da iyi bir eğitim aldığım ve zengin bir din-ahlak kültürü içinde yeşermış bir Cumhuriyet yurttaşı olduğum için de şükrediyorum.  2021 yılının mart ayında şöyle yazmışım o günler için: " Bereketli Urfa topraklarının Göbeklitepe'nin anası, Göbeklitepe'nin ise tapınakların atası olduğu bilinmiyordu o zamanlar...  Ama malumdu dünya'nın ilk üniversitesi "Harran Okulu"nun çağlar önce kurulduğu;  tıp, astronomi, fizik felsefe, tercüme ve matematiğin orada değer bulduğu...  Bu ilim, bilim, irfan, fikir ve sanat merkezinin gökyüzünün en net izlenmiş yadigarı rasat kulesi; yüzyıllar sonra verse de genç nesile itilam azmi, yoktu tahsil için ne bir yüksek okul Urfa'da ne de kurulmuştu Cumhuriyet'in "Harran Üniversitesi." Maarif için en yüksek merhaleydi Erkek Sanat Enstitüsü Kız İlköğretmen Okulu Kız Sanat Enstitüsü İmam Hatip ile Urfa Lisesi...  Urfa peygamberler diyarıdır, dinler tarihine odaktır... "Müderris Mehemet"in öğrencisi olmak dinleri ve dindarlığı doğru bilip aydınlanmaktı. İbadeti öğrenirken dinler tarihine  Urfa'da yol almaktı...  Musevi, Hristiyan ve İslam dinlerinin, "peygamberlerin atası" olarak kabul ettikleri İbrahim Peygamber'in Urfa'da doğuşuna gitmek ve bu topraklarda ateşe atılışını, "Ey ateş, soğu ve selamet ol"emriyle ateşin su, odunların balık oluşunu anlayabilmekti...  Lut, Yakup, Eyüp, Elyesa, Şuayip ve Musa peygamberlerin Urfa'da yaşadıklarını, ya da en azından bu topraklara ayak bastıklarını öğrenmekti..."  *** Kur’an’da adı yer almamakla birlikte Bakara sûresinde (2/258) Allah’ın kendisine mülk ve hükümdarlık bahşettiği için şımarıp İbrahim’le tartıştığından söz edilen kişinin Nemrut olduğu müfessirlerce kabul edilmiştir.   Nemrut adındaki zalim kişi; zulmü ile çevresine korku ve dehşet saçan bir kraldır...   Bir gece rüyasında yeni doğan bir yıldızın parlaklığının ay ve güneşi bastırdığını görür....  Rüyasını yorumlattığı müneccimler, ona ülkesinde doğacak olan bir erkek çocuğun halkın dinini değiştireceğini ve kendisini öldüreceğini söyler...  Bunun üzerine Nemrut, doğan erkek çocukların öldürülmesini, hamile kadınların hapsedilmesini emreder...  Nemrut'un  put ustası Âzer’in hamile eşi durumu kocasından öğrenince şehir dışına kaçıp bir mağaraya saklanır ve farkedilmemek için  ateş bile  yakmaz...  Yanında götürmüş olduğu bulgur ve baharatları taşta dövdüğü yağsız etle yoğurarak günümüzde Urfalı'nın "baştacı" olan çiğköfteyi  ilk kez yapmış olur ve yiyecek ihtiyacını zaman zaman bununla da karşılar... Sonuçta bugün Damlacık Dağı diye bilinen ve Urfa Kalesi'nin etekleri altindaki o mağarada İbrahim Peygamber ışıklar içinde doğar...  İsmi muhtelif kaynaklar da Amathlai, Mahalath, Ernder Binti Nemr,  Emîle veya Ûşâ olarak geçen annesi dallardan yaptığı beşiğe  oğlunu bırakıp şehre döner...  Ara sıra gelip kontrol ettiğinde bir dişi ceylanın emzirdiğini farkeder İbrahim'i...  DEVAM EDECEK...

Devamını Okumak İçin Tıklayınız