Sizi Çok İyi Biliyoruz Canım Kardeşim
Biz biliyoruz sizin nasıl o koltuklara geldiğinizi.Sizi de yedi ceddinizi de çok iyi tanıyoruz. Niyazi evvelinizi biz sizin yüzünüzden okuyoruz.O işgal ettiğiniz mıhlanmış olduğunuz Makamlarınızda,Koltuklarınızda Sadece birer figür olduğunuzu hiç unutmuyoruz.Sembolik isimlerinizi imzalarınızıysa hiç tanımıyoruz. Ne hicivlerinizi ne methiyelerinizi hiç mi hiç sallamıyoruz. Çünkü biz sizi tanıyoruz. Tabiri caizse buldumcukluğunuz vasıfsız, liyakatsiz ve hık diyicinin mık diyicisi oluşlarınızdan mütevellit ki biz bu hallerinize asla şaşırmıyoruz. Diyecek oluyoruz ki; Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Yani bak arkadaş ,kazın ayağı öyle değil ayarını bozduğun kantar gün gelir seni tartar. Sonra birden sarsılıyor ve fark ediyoruz; siz her devrin her dönemin adamı olduğunuzdan siz keseri hem keser tarafından hem sap tarafından tutmasını iyi biliyorsunuz. Biliyorum bizim bildiklerimiz kadar sizin de iyi bildiğiniz şeyler var. Aman efendim sepet efendim havaları olsun, listeler hazırlamak olsun, aday adayının adayı olsun yeter ki adı olsun herkesin canım kardeşimi olmayı sizden iyi kimse bilemez. İki kelimeyi tek başına edemeyecek olmanıza rağmen binbeşyüz hava basmayı da bizden öğrenecek değilsiniz ya.Ah canım kardeşim ah! Bak ne diyor Nazım ; Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!