Urfa Haber gazetesi köşe yazarlarından Bermal Melik'in Yalnızlığımın Başkenti adlı kitabı Sidar Yayınevi’nin raflarında yerini aldı.
"Yazmak bir deryadır. Çok okumayan yazım denizinde yüzemez, boğulur."
Bermal Hanım, söyleşimize başlamadan önce ilk kitabınız için sizi tebrik ediyorum.Geçmişte Urfa haber sitesinde köşe yazarlığı ve röportajlar yaptınız.
Bugün ise Urfa haber olarak biz, sizinle kitabınız üzerine konuşacağız.Bu konuda neler söylemek istersiniz.
İlk önce benimle bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için teşekkür ederim. Urfa haber sitesinde yıllarca soru soran bir gazeteci olarak, ilk defa cevap veren tarafta olmak farklı bir heyecan bir o kadar da keyifli.
Urfa haber yazım hayatımda çok önemli ve özel bir yere sahip. İlk köşe yazılarımı bu sitede yazdım. Urfa’nın ilk internet haber sitesi olan Urfa Haber’de sizin de desteğinizle yerelden evrensele güzel çalışmalar yaptık. Sanırım yurt dışından yerel bir siteye haber ve röportajlar gerçekleştiren ilk haber sitesiyiz
Bu anlamda Urfa haber benim ilklerimi gerçekleştirdiğim değerli bir alan oldu. Bugün de ilk kitabım ile ilgili söyleyişimizi evimden yani Urfa Haber’de yapmak gurur verici.
İlk soruma kitabınızın ismiyle başlamak istiyorum. Yalnızlığımın Başkenti ile ne anlatmak istiyorsunuz, yalnızlığınızın başkenti neresi, bunu biraz açabilir misiniz?
Bildiğiniz üzere yıllardır Almanya’da yaşıyorum. Gurbette yaşamak zordur, göçmen bir kadın olarak yaşamak daha zordur. Memleketine, köklerine bağlı olan biri için yurt dışında yaşamak zaten ağır bir travma.
Çocuklarımın küçük oluşu sebebiyle sosyal yaşamdan kopuk bir yaşamla birlikte, sorumluluklarıma sıla hasreti de eklenince, yaşadığım şehir olan Düsseldorf yalnızlığımın başkenti oldu.
Çetin Altan'ın ifade ettiği gibi; “En iyi bal yalnızlık kovanından çıkandır.”
Yalnızlaştıkça okumaya ve yazmaya yöneldim. Yazdıkça kalabalıklaştım. Yazdıkça ben olmaya başladım, zenginleştim, var olmaya başladım.
Kendimi ve kentimi aradığım bu yolculuklarda duraklarımdan biri yalnızlığım başkenti Düsseldorf, diğeri ise yüreğimin başkenti de doğup büyüdüğüm şehir Urfa oldu.
Yurt dışında yaşayan, eli kalem tutan göçmen vatandaşların özellikle kadınların şöyle bir avantajı var. Birçok etnik kimlikten insanlar arasında yaşayınca farklı hayatları gözlemleme ve karşılaştırma fırsatı buluyorlar.
Bunlar çok kıymetli tecrübeler ancak bunun sentezini oluşturarak yaptıklarına yansıtması zor bir süreç ve zaman gerektiriyor. Çocuklukta geçirilen dönem, yaşanan şehir, olumlu- olumsuz ruh halleri, hayat boyu yapılan birçok şeyi etkiliyor. Bunlar da yazdıklarına, duygularına, özlemlerine, öfkelerine yansıyor.
Düşünmek bile ağır işçilik bazen.
Bu bağlamda ben de yazarken düşenebildiğimi, düşünceleri senteze çevirebildiğimi ve var olduğumu hissediyorum.
Yazmadığım zaman kendimi kentsiz hissediyorum.
Yazma ve yazarlık serüvenime yalnızlığımın başkentinde başladım. İlk kitabımın adının, Yalnızlığımın Başkenti olması, yazdıklarıma artı değer katacağını düşünerek bu ismi seçtim.
İlk kitabınız Yalnızlığımın Başkenti adlı kitabınız Sidar yayınları etiketi ile okuyucuyla buluştu. Kitabınızda öykülerin yanı sıra, derinlikli bir inceleme çalışması olan denemeleriniz de bulunuyor.
Bu yelpazedeki yazılarınızın hazırlık ve oluşum sürecinden bahsedermisiniz.
Kitabım on öykü ve on dört tane denemeden oluşmaktadır. Bildiğiniz üzere yıllarca gündeme dair köşe yazarlığı yaptım. Ancak yüreğimin bir köşesinde öykü hatta roman yazma hayalim vardı. Birkaç girişimde bulunduktan sonra bunun kolay olmadığını gördüm. Kurgu yapmak, hayal kurmak, bunu yazıya dökmek bunlar farklı kulvarlarmış.
Herhangi bir konuyu yorumlamaya, eleştirmeye hiç benzemiyordu.
Evet, yazmayı çok seviyordum ama sevmek tek başına yeterli olmuyordu. Bunun farkına varınca eksikliğimi ve hazır olmadığımı gördüm. Öykü yazmanın tekniği olduğu ve bunun eğitimini almam gerektiği kanaatine vardım. Bu anlamda iki yıl yaratıcı yazarlık eğitimi aldım. Öykü yazma sürecinde, karakterlerin, rutinlerin, zamanların, mekanların hatta kokuların yazıya nasıl yansıtabilineceği konusunda kendimi geliştirdim ve bundan büyük keyif aldım. Andemi sürecinde evlere kapanınca öykü yazma tutkum arttı, yazmaya ve okumaya devam ettim. Öykülerimi üç yıllık süreçte tamamladım.
Deneme yazılarım Urfa haber gazetesinde daha önce yayımlanmış, güncelliğini kaybetmeyen yazılardan oluşuyor. Ancak bu yazılarımı felsefeden, filozofların görüşlerinden beslenerek genişlettim.
Bermal Hanım, öykülerinizde kişi, mekân ve zaman kavramlarını çok güzel betimlemişsiniz. Gerçek yaşantınızda gözlemleme yeteneğinizin oldukça güçlü olduğunu kitapta yer alan her öyküde hissedebiliyoruz. Özellikle Mavi Battaniyem adlı öykünüzden biraz bahsedebilir misiniz? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Kitabımda bulunan ilk öyküm Mavi Battaniyem benim için çok özel bir yere sahip. Bu öykümde gurbetin, buz gibi soğuk yalnızlığını, sıla hasretiyle, gurbetçi bir kadının ruhsal çöküş ve bitişini, intak (eşyaları konuşturma-kişiselleştirme) sanatıyla anlatmaya çalıştım. Sanırım birçok gurbetçi kadının duygularına tercüman oldum. Bu bağlamda çok güzel geri dönüşler aldım göçmen kadınlardan. Bu da beni çok mutlu etti.
Bu öykümü benim için özel bir yere koyan diğer konuda ilk yayımlanmış öyküm olması özelliğini taşımaktadır. Bu öykü Londra'da yapılan öykü yarışmasında yapılan seçkiler sonucunda, Rengin Kadın Kadın Öyküleri kitabında yer almaya layık görüldü.
Yazmayı çok sevdiğinizi söylediniz. Sizin gibi yazmayı sevenlere, yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Öneri ve nasihat verecek kadar tecrübeli bir yazar olduğumu düşünmüyorum.Bu benim ilk kitap çalışmam, daha katedecek çok yolum var. Ancak yazmayı sevenlere, yazmak isteyenlere şunları söyleyebilirim.Yazmanın, okumanın peşine düşsünler, kesinlikle bırakmasınlar...
Ben, hayatımda her ne yaparsam yapayım bu minvalde yaşamaya çalıştım. Kitapların, düşüncelerin, ustaların ayak izlerinin peşinden koştum.
Beni bu dünyada ilgilendiren şeyler bunlar oldu. Roman, öykü, şiir, deneme, felsefi yazılar hatta bir dönem ne bulursam okurdum. Her zaman kitabın meftunu olmuşumdur. Aslında hayat benim için okumak ve yazmaktan ibarettir diyebilirim.
Birçok yazar ve yazar adayı, hayal kırıklıklarının, yalnızlığın imbiğinden süzülmüş, itildikleri ıssız uçurumlarda, yazının rengârenk dünyasına tutunarak hayat bulmuştur. Yazmak, biraz da o yalnızlık nöbetlerine direnmenin tek yolu olduğunu söyleyebilirim.
Uzun yıllar köşe yazıları yazdım. Kimi zaman duygularımı, kimi zamanda memleket sorunları üzerine düşünce ve fikirlerimi paylaştım. Bunu yaparken hem keyif aldım hem de araştırma yaparak birçok şey öğrendim. Zaten yazı yazmak, yazarken öğrenmek benim için bir terapi, bir rehabilitasyon, iyileşme biçimi.
Zaman içinde bunu daha iyi anladım.
Düşünün köşe yazılarınız sayesinde birçok insana ulaşma şansınız var ve hiç tanımadığınız, belki de hiçbir zaman görüşemeyeceğiniz insanlar, size ulaşmaya çalışıyorlar, e-postalar, mesajlar gönderiyorlar. Bu oldukça anlamlı ve kıymetli.
Yazmak, yazmak istemek çok güzel ancak bir o kadar da derin bir konu. Herkes bir şeyler yazmaya heves eder, içini dökmek ister. Bu değerli ancak yeterli değil. Bunu birebir yaşayarak deneyimledim.
Yazmak başlı başına bir derya ve her omuzun kaldıramayacağı sorumluluk ve cesaret gerektiriyor. Çünkü yazmak, kişiye ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Düşünce, söze dökülmediği takdirde sadece zihindedir. Ağızdan çıktıktan sonra bizim kontrolümüzde değildir. Yazıya döküldüğünde ise sözün kölesi olunur.
Bilgi ve deneyimlerle dolmadan olgunlaşma olamaz. Dolup olgunlaşmadan yazılmaz. Yazılsa da yazılanlar yüreğe dokunmaz, karşılık bulmaz. Yazmak bir tutkudur, kelimelerle dost olmaktır.
Yazmak okumak demektir, hem de çok okumak demektir.
Yazmak bir deryadır. Okumayan, çok okumayan yazım denizinde yüzemez, boğulur.
Böyle olunca da çok okumak insana yazmak konusunda haddini bildirir.
Ferhan Şensoy'un bir sözü vardır."Yazmayı öğrendikçe güçleşiyor yazmak "diye.
Ben de aynı fikirdeyim bu düşünceyle.
Eğer iyi bir okur değilseniz iyi bir yazar olmanız oldukça zor.
Son olarak ne eklemek istersiniz
Göçmen bir kadın olarak yalnızlğımın başkentinden yüreğimin başkentine yolculuk öyküleri yazdım. Kitabımı yurt dışında yayınlayamayı düşündüm ancak memleketim yüreğimin başkenti Urfa’da yayımlamak bana kendimi iyi hissettirecekti.
Bunun sebebi de doğup büyüdüğüm, beni yetiştiren topraklara, insanlara, kitabımı, duygularımı, düşüncelerimi, fikirlerimi emanet etmek istemem.
Bu kitap benim olmaktan çıkmış, okuyucuların emanetleridir artık. Onların da bu kitaba, emanetlerine sahip çıkacaklarını biliyorum. Okumalarını, okutmalarını diliyorum.
Urfa haber okuyucularına ve Urfalı hemşerilerime özlemle sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Ahin Bey, bu keyifli söyleşi için size çok teşekkür ediyorum.
Röportaj-Ahin GÜNEŞ
BERMAL MELİK KİMDİR?
11.09.1968 yılında Şanlıurfa’da doğdu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Şanlıurfa’da tamamladı. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdi.
Anadolu Üniversitesi-Köln Üniversitesinde İşletme Yüksek Lisansını tamamladı.
Yaklaşık yirmi beş yıl yerel bir gazetede (Urfa haber) köşe yazarlığı ve gündeme dair röportajlar yaptı. Yaptığı röportajlar sonucunda Güneydoğu Gazeteciler Cemiyetinin düzenlemiş olduğu yarışmada, en iyi röportaj dalında, 2011, 2012, 2013 yıllarında birincilik ödülü aldı.
Almanya'nın Köln şehrinde Yaratıcı yazarlık (2 yıl) eğitim sertifikası aldı.
Merkezi Londra'da bulunan, Rengin Kadın Korosunun düzenlediği öykü yarışmasında Mavi Battaniyem adlı öyküsü, Rengin Göçmen Kadın Öyküleri kitabında yer almaya hak kazandı. İlk yayımlamış kitabı Yalnızlığımın Başkenti adlı eserdir.
Almanya’nın Düsseldorf şehrinde yaşıyor, evli iki çocuk annesidir.
**********************************************
Bermal Melik’in öyküleri ve deneme yazıları güncel ile tarihsel olanı, yerel ile evrenseli, gurbet ile sıla hasretini çok içten, çok sahici ve çarpıcı bir şekilde birleştirmeyi başarıyor. Bir yandan Sihirli Sandık öyküsünde olduğu çocukluk anılarının kapısını aralayan, okuru bir çocuğun dünyasına, o dünyanın barındırdığı tatlı ilgi ve meraklara götüren usta kalemi, diğer yandan da Mavi Battaniyem öyküsünde olduğu gibi gurbetin soğuk, buz gibi yalnızlığını okura hissettirebiliyor.
Virginia Woolf’ un ifadesiyle “Kendine Ait Bir Oda” da değil, gün boyunca üstünde yemek yaptığı, çocuklarına sofra kurduğu mutfak masasında kaleme aldığı öykü ve denemelerinde herkes kendinden bir şey bulabilir. Çünkü evrensele uzanan kalemi, esas olarak bu topraklardan beslenmiş. Urfa’da kadınların mirastan pay alamama sorunundan, nenesi ile Sabiha Gökçen’in ortak yazgısına uzanan geniş yelpazedeki konuları ustaca işleyen Bermal Melik içimizden biri. Bu güzel kitabın, onu yetiştiren Urfa’da yayınlanması ayrıca çok kıymetli.
Dr. Handan Çağlayan -Akademisyen, yazar (Almanya)
Dildeki akıcılığın, vurgunun ve betimlemelerin adeta okuyucuyu hikâyelerin yaşandığı yere ve zamana götürür biçimde kaleme aldığı bu çalışmanın Türkiye’ deki sosyal sorunları ve kadın olmanın zorluklarını görünür kılma bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de sosyal sorunlarla katmerlenen kadın olmanın zorlukları, sığınmacı bir kadın gözüyle nostaljik bir yaklaşımla daha iyi ifade edilemezdi.
Prof. Dr. Nuray Gökçek Karaca-Akademisyen, yazar (ABD)
******************************
Urfa'da yaşayanlar Yalnızlığımın Başkenti adlı kitaba şu adresten ve telefon numaralarından ulaşabilirler
ADRES
SİDAR YAYINLARI
Şair Nabi, Abide civarı, Recep Tayyip Erdoğan Blv. No:6/A, 63200 Haliliye/Şanlıurfa, Türkiye
sidaryayinlari@gmail.com · WhatsApp: 05413262353
Yurt içinden ulaşmak isteyenler internetten temin edebilirler.
https://www.amazon.com.tr/Yaln%C4%B1zl%C4%B1%C4%9F%C4%B1m%C4%B1n-Ba%C5%9Fkenti-Bermal-Melik/dp/6259423543/ref=mp_s_a_1_3?crid=12IFK4K4C9BOP&dib=eyJ2IjoiMSJ9.1xwO8LuxLuIZXPRIHQrhSVkoVHze3_oXp6qFKaPxT60Mc1-DAxNEYvaHmI5ZvJ25iSAWszc6MYMHDVlfeU41Zc2k0rSOKhR6X8_A5435Nid87m5y0CXI-PNzxasqCACRHp8FMAEq45u9ef9alwoNWV5K-KXBEb9c6RxWrpeAWNTzPAtUCmQrA4-oOkogbdqLRQx-xzPhVsPTN4jt8gnA.Sb5xjYmw43PzC-GHC_L__iey6hCPghvdoXudO7OnOYA&dib_tag=se&keywords=yaln%C4%B1zl%C4%B1%C4%9F%C4%B1m%C4%B1n.+ba%C5%9Fkenti&qid=1716841487&sprefix=%2Caps%2C57&sr=8-3
https://www.dr.com.tr/Kitap/Yalnizligimin-Baskenti/Bermal-Melik/Edebiyat/Roman/Turk-Romani/urunno=0002116021001
Yorumlar
Kalan Karakter: