Obezite, son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Gastroenteroloji Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Sümer, obezitenin nedenleri ve bu sorunla mücadele yöntemleri hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Obezitenin halk sağlığını tehdit eden önemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Sümer, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir farkındalık oluşturulması gerektiğini belirtti.
Türkiye, Obezitede Avrupa’da Birinci Sırada
Prof. Dr. Fatih Sümer, sanayi devriminden sonra yaşamda sağlanan kolaylıkların sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini vurguladı. Bu kolaylıkların başında ise obezitenin yer aldığını ifade etti. Son 200 yılda gıda yapısının değişmesi, yaşam alışkanlıklarındaki dönüşüm ve fiziksel aktivitelerin azalması nedeniyle obezitenin hızla arttığını vurgulayan Prof. Dr. Sümer, Türkiye’nin şu an Avrupa’da obezite oranı bakımından birinci sırada olduğunu açıkladı.Bu durum, Türkiye’nin önemli bir sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Obezite, Ciddi Sağlık Sorunlarına Yol Açıyor
Obezitenin estetik bir kaygıdan çok, ciddi sağlık sorunlarına yol açan bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sümer, obezitenin insan sağlığını nasıl tehdit ettiğini şu şekilde belirtti: "Obezite, birçok farklı hastalığı beraberinde getiriyor. Yüksek tansiyon, tip 2 diyabet, eklem hastalıkları, uyku apnesi gibi sağlık problemleri, obeziteye bağlı olarak gelişiyor. Ayrıca, obeziteye bağlı olarak damar sertlikleri, koroner arter hastalıkları gibi kalp hastalıkları da ortaya çıkabiliyor. Eski zamanlarda görülen karaciğer hastalıkları ve sirozlar, şu an obeziteye bağlı karaciğer yağlanması ve buna bağlı siroz hastalığıyla yer değişmeye başladı. Obezite, yaşam süresini ortalama 10 ila 15 yıl kısaltan bir sağlık sorunudur." şekilnde konuştu.
Obezite ve 3A: Araba, Asansör, Akıllı Telefon
Prof. Dr. Sümer, obezitenin başlıca sebeplerinden birini de teknoloji ve modern yaşam tarzının neden olduğu hareketsizlik olarak söyledi. Obeziteye yol açan faktörleri "3A" olarak özetleyerek, araba, asansör ve akıllı telefonların hayatımızda fazla yer tuttuğunu ifade etti. "Eskiden, insanlar yemek bulmak veya işlerini yapmak için kalori harcayarak yürümek zorundaydılar. Ancak şimdi bir yerden bir yere gitmek için arabalar, uçaklar var. Evimize çıkarken asansöre biniyoruz ve fiziksel egzersiz yapmak yerine masa başı işler ve bilgisayar başında geçirilen uzun saatler var. Akıllı telefonlar ise hareketsiz bir yaşam tarzını daha da pekiştiriyor." diyerek, bu alışkanlıkların obeziteye neden olduğunu açıkladı.
Toplumsal Düzeyde Obeziteye Karşı Farkındalık Artırılmalı
Obezite ile mücadelede yalnızca sağlık profesyonellerinin değil, tüm toplumun sorumluluğu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sümer, okul çağındaki çocukların eğitiminde öğretmenlerin, evde ise ailelerin bu konuda bilinçlenmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, Tarım Bakanlığı’na büyük görevler düştüğünü belirten Sümer, gıda sektöründe genetik değişikliklerin önlenmesi ve organik gıdalara yönelimin artması gerektiğini belirtti. Obezitenin önlenmesi için toplumsal düzeyde farkındalık oluşturulmasının büyük önem taşıdığını söyledi.
"3A" Kullanımına Sınırlama Getirilmesi Gerekiyor
Prof. Dr. Sümer, "3A" yani araba, asansör ve akıllı telefon kullanımının günlük hayatımızda yer alması gerektiğini, ancak bunların kullanımında belli bir sınırlamanın getirilmesi gerektiğini ifade etti. "Günlük egzersizi yapmak için bu 3A unsurlarından uzak durmalıyız. Günlük yarım saat veya 45 dakika yürüyüşler yapmak, merdiven kullanmak, akıllı telefonları sosyal medya ve diğer gereksiz aktiviteler için fazla kullanmamak çok önemlidir." şeklinde konuştu.
Obezite Tedavisinde Cerrahi Yöntemler
Prof. Dr. Sümer, obezite tedavisinde cerrahi yöntemlerin de önemli bir seçenek olduğunu anımsatı. Vücut kitle indeksinin 30’un üzerinde olması durumunda obezite tanısı koyduklarını ve bu kişilerin tedavi edilmesi gerektiğini açıkladı. "Vücut kitle indeksi 35’in üzerinde olan bireylerde, yaşam alışkanlıklarını değiştirmek için 6 ay kadar takip süreci başlatıyoruz. Eğer hala vücut kitle indeksi yüksek seyrediyorsa, medikal tedaviler ve diyetler ile çözüm bulunamadığında cerrahi tedavi seçenekleri gündeme geliyor." sözlerine yer verdi.
Tüp mide ameliyatının başarı oranının yüzde 80-85 civarında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sümer, ancak bazı hastaların ameliyat sonrası yeni yaşam tarzına uyum sağlayamadığı için başarı oranlarının düşebileceğini söyledi. "Bu tedavi sürecinin başarılı olabilmesi için hastaların yeni yaşam tarzına uymaları şarttır." ifadelerine yer verdi.
Obezite Ameliyatları Ücretsiz Sunuluyor
Prof. Dr. Sümer, Malatya’daki üniversite hastanesinde obezite tedavisi hizmetlerinin tamamen ücretsiz olarak sunulduğunu söyleyen , tüp mide ameliyatı ve diğer cerrahi seçeneklerin başarıyla uygulanmaya devam ettiğini söyledi. Obezite tedavisinde cerrahi tedavi seçeneklerinden kaçınılmaması gerektiğini belirten Sümer, bu tedavi yöntemlerinin obeziteye çözüm bulmada önemli bir seçenek olduğunun altını çizdi.
Obeziteden Korunmak İçin Egzersiz ve Sağlıklı Beslenme
Son olarak Prof. Dr. Fatih Sümer, obeziteden korunmak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yapmanın önemini tekrar altını çizdi. Günlük egzersiz sürecinin bir iş gibi görülmesi gerektiğini söyleyen Sümer, "Kendimize her gün bir saat zaman ayırarak egzersiz yapmalı ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemeliyiz." dedi. Obezite ile mücadele etmek, sağlıklı bir yaşam sürdürmek ve toplum sağlığını iyileştirmek için bu alışkanlıkların her yaşta benimsenmesi gerektiğini vurguladı.
Mahreç :Haber Merkezi
Yorumlar
Kalan Karakter: