"Allah nasip etmeyeceği bir şeyi hayal ettirmez" sözü hayalin gerçekleşmesi güzergahında nasıl da umut dolu bir başlangıçtır yola çıkanlar için...
Tarih, 21 Şubat 2024...
Günlerden Çarşamba...
Beyoğlu Kamer Hatun Caddesi'ndeki yılların nezih mekanı Pala Ocakbaşı'nda, Aslıgiller kavuştayımızdaki muhabbetin tam orta yerinde tomurcuklanmıştı Urfa'yı ziyaret hayalimiz...
Ve şükür ki, gerçekleşen hayalimizin ikinci günü akşamı 20 Nisan Cumartesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı sertifikalı Urfa'nın tek mekanı olan Cevahir Han'da "Sıra Gecesi"ndeydik...
Çok kıymetli dostlarım Aysun-Ahmet Kapaklı'nın misafirleriyle birlikte ve Siverek'ten sevgili Polat Ailesi'nin katılımlarıyla 33 kişiye ulaşan Asligiller kilfetini samimi bir Urfa konukseverliğiyle ağırlayan necip dost Asuman Cevahir Yazmacı Hanımefendi ve işletmenin mihenk taşı Celal Kısak Bey kardeşime bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum...
Gerçek olan şu ki, mekanlarda ve televizyonlarda "Sıra Gecesi" adıyla yapılan eğlence programlarının "Urfa Sıra Gecesiyle" örtüştüğünü söylemek Urfa halk kültürüne ihanet olur...
Bu tespitten olarak kanaatimi daha önce manzum olarak şöyle ifade etmeye çalışmışım:
"Urfa kültüründe yoktu
nağaralı zurnalı Sıra Geceleri,
Asil Urfalılar'ın
muhabbet medeniyetiydi
mütevazı Sıra Gezmeleri...
Büyüklerin söze,
gençlerin dize,
türkülerin saza,
çiğköftenin sofraya geldiği
geceler değildi sadece o geceler;
dertlere deva,
sıkıntılara çare,
dayanışma meclisiydi aynı zamanda
Sıra Gezmeleri..."
Lakin, "Urfa Sıra Gecesi"nin DNA'sında bulunan misafire saygı, ikrama gösterilen özen, sazlı sözlü müzik icrasındaki hassasiyet "Cevahir Han
Sıra Gecesi"nde içselleştirilmiş hususiyetlerdendi...
Şunu da özellikle belirtmek gerekir ki, Cevahir Han sadece "Sıra Geceleriyle" değil yerel yemekleriyle Urfa'dan dünyaya açılan bir lezzet kapısı...
Ve bu kapının sadece lezzete de değil, tarihe ve kültüre açılan bir kapı olduğundan bahsetmemek haksızlık olur...
Cevahir Han'ın eski adı, Osmanlı döneminde Ruha'nın beş kapısından ve en önemli ticari şehir kapılarından Samsat Kapı mevkiinde ve Samsat Köprüsü'ne de yakın inşa edilmiş olduğu için Samsat Han'dır.
Şehir surlarının içerisinde yer alması bir menzil hanı değil de sur içi hanı olmasını sağlamış ve bu nedenle özellikle doğu bölgelerinden gelen kervanların Samsat Kapı'dan girişteki ilk durakları olmuş...
Tarihin akışı, ticari faaliyetlerin azalması hanın kullanılmamasına neden oluyor.
Bir dönem yaralı askerlere sağlık hizmetlerinin verildiği bir tesis olarak kullanılan Samsat Han, sonraki zamanlarda Urfa’nın ilk sanayi sitesi ve tamirhaneler olarak hizmet vermiş...
2015 yılı Ocak itibariyle yapının bütünlüğü bozulmadan restorasyonu İş İnsani Cevahir Asuman Yazmacı tarafindan gerçekleştirilen 700 yıllık tarihi Samsat Han Urfa turizmine
"Cevahir Han" adıyla bir gastronomi merkezi olarak kazandırılıyor... Böylece han hem koruma altına alınmış ve hem de bu tarihi mirasa sahip çıkılmış olunuyor...
Urfa kültürel miraslarından "Sıra Gecesi" geleneğinin ayrıntılarına değinecek olursak...
Süreç içerisinde adı kullanılarak parayla icra edilen yerlerde yozlaşan ama kendine özgü doğallığıyla "gerek Urfa, gerekse Urfa dışındaki Urfalılar arasında" devam ettirilen değerlerden biridir “Sıra Gecesi” geleneği...
Daha ziyade kış gecelerinde olmak üzere "birbirine yakın yaş grubundaki gençlerin veya orta yaşlardaki arkadaş gruplarının haftada bir akşam, belirli bir niteliğe ve düzene göre sıra ile yaptıkları toplantılara" Urfa'da “Sıra Gecesi” denmektedir.
Sıra gecesine katılanlar genç yaşından itibaren cemaatle oturup kalkmayı, gelenek ve göreneklerini, adâb-ı muâşeret kurallarını, cemaatte konuşmanın adabını, yeri geldiği zaman konuşmayı, yeri geldiğinde dinlemesini bilmeyi, büyüğüne saygıyı öğrenir. Bu yönüyle “Sıra Gecesi” bir "halk mektebidir."
Sıra gecelerinde zaman zaman çeşitli kitaplar okunur ve yorumları yapılır. Bu yönüyle “Sıra Gecesi” bir "eğitim-öğreti” yeridir...
"Sıra Gecesi" sıraya katılanlar arasında "acıyı ve mutluluğu paylaşmaktır..."
Usta çırak geleneğine uygun olarak müziğin öğretildiği ve icra edildiği meşk ortamıdır. Bu yönüyle "Sıra Geceleri" bir “halk konservatuarıdır."
"Sıra Geceleri" muhtelif merakların ve konuların gündeme getirilmesiyle de "bir cemiyet, bir dernek gibidir."
Urfa'nın sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları sıra gecesinde konuşulur ve tartışılır, çözüm yolları üretilir. "Sıra Geceleri" bu yönüyle birer "istişare toplantılarıdır."
"Sıra Geceleri" aynı zananda "sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın yoğunlaştığı ve pratiğe dönüştüğü yerdir." Sıra arkadaşları kendi aralarında yardımlaşma sağladıkları gibi, sıra gecelerinde alınan kararlarla ihtiyaç sahiplerine maddi yardımlarda bulunulur...
"Sıra Geceleri" ilim ve irfan sahipleriyle de sohbetler edilebilinen "nezih ortamlardır." Şiirler dinlenir, kültür ve edebiyat üzerine konuşulur.
"Sıra Geceleri" geleneksel oyunlarının oynandığı, "geleneklerin yaşatıldığı gecelerdir."
"Sıra Gecesi"; zengin Urfa sofrası yemeklerinden çiğköfte ve tatlılarının yenildiği, "misafirlere tanıtıldığı" ortamlardır.
"Sıra Gecelerinin" başkaca dinamiklerini şöyle sıralamak mümkün; geliş saatine riayet, selamlaşma, oturma düzeni, hal-hatır sorma, misafir getirme, acı kahve ve çay ikramı, alkollü içki içilmemesi...
Cevahir Han'daki "Sıra Gecesi" gösterisinden coşkuyla ayrılırken, biz Aslıgiller'in ortak dileği; Urfalı'nın kendi milli değerlerine sahip çıkmasının bir göstergesi olan “Sıra Gecesi” geleneğinin bugün olduğu gibi yarınlarda da devam etmesiydi...
Otelimize döndük, terastaki muhabbetimizde, çay ve kahveyi halvet edip yudumlarken, karşımızdaki Balıklıgöl'ün uhrevi gece manzarası, Urfa sevgisinin kalbimizde bir yeni nakışı oluyordu...
Yarın son gün, Halfeti, Birecik, Tülmen Köyü ve dönüş...
DEVAM EDECEK
Yorumlar
Kalan Karakter: