Urfa'daki ilk gecemizin sabahı...
Heyaddan(avludan) kuş cıvıltıları arasında anamın sesi geliyor sanki...
Gözlerimi açıyorum, Urfa'dayım ama beni uykudan uyandıran ses, anamın sesi değil, Aslıgiller külfetimizden(ev halkımızdan) sevgili Nursel Balpınar'ın Ali Baba'yla muhabbettinin sesi...
Rahmetli anam da erken kalkardı. Biraz iş güç derken kahvaltıyı hazırlar, hemen sonrasında ise uyuyan uşağlarını(çocuklarını) uyandırmak için evimizin kuş takasındaki kuşlarla, eyzesinin(entarisinin) eteğine sürtünen pisigimizle(kedimizle), hiç biri yoksa bile gülden kınıfire(karanfile) sevgiyle yetiştirdiği çiçekleriyle, giderek yükselttiği ses tonuyla konuşmaya başlardı...
***
Otelin heyadında yaptığımız lolazlı, balcanlı ve isotlu kahvaltımızın sonunda telefonum çaldı, arayan "Urfa'nın son evliyası" olarak belleğimde ve yüreğimde yer etmiş sevgili Burhan Akar kardeşimdi. Her zamanki nezaket ve içtenlikliğiyle "geldim, dışarıda bekliyorum abi" dedi, koşarak çıktım dışarıya, 8 yılın hasretiyle kucaklaştık... Ekipteki her arkadaşıma aynı muhabbetle "hoş geldiniz" diyen Akar, çok geçmeden güleryüz ve hoş sohbetiyle ev sahipliğini de üstlendi...
Bizim için hazırlamış olduğu program gereği onun önderliğinde Aslıgiller olarak "Karaköprü narlıktır, güzellik bir varlıktır" türküsünü yırlıya yırlıya(söyleye söyleye) yola düştük otobüsümüzle Karaköprü'ye doğru...
***
Çocukluğumda ortasından akan suyuyla bağlık, bahçelik yemyeşil bir mesire yeriydi Karaköprü köyü..
Günümüzde sadece yüksek binaların yükseldiği değil, Belediyesi'nin ve özellikle Kültürel işlerden sorumlu Mehmet Mahmutoğlu ve ona dışarıdan destek olan ileri görüşlü Urfalılar sayesinde bir müzeler ilçesi olmuş...
İşte bu müzelerden yanyana olan Müslüm Gürses Müzesi ile Urfa Basın ve Sinema Müzesi'ne vardığımızda; Urfa'nın necip insanlarından Doç.Dr. Ömer Faruk Demirkol Bey, Urfa gezimiz için yardımları yetmezmiş gibi, bu kez de "hoşgeldiniz" demek için bekliyordu bizleri...
Hal-hatır sorup, her bir misafirimizle ayrı ayrı ilgilendi Harran Üniversitesi akademisyenlerinden çok kıymetli Demirkol Hocamız sağolsunlar...
***
Burhan Akar, kendisinin de epeyce emeğinin geçmiş olduğunu bildiğim Urfa Basın ve Sinema Müzesi'nde oranın hazırlanış sürecinden örnekler de vererek muhteşem bir sunum yaptı bize...
Urfa'nın bağrından yetişmiş insan değerlerinden basın ve sinemaya emek vermiş ve halen vermekte olan herkesi rahmet ve şükranla andık bu vesileyle...
***
13 yaşımda elime kalem vererek önceleri spor haberleri yazdırarak, sonraki yıllarımda yerel ve ulusal medyada köşe yazıları yazmama önayak olmuş merhum babam Rifat Ünür'le beraber bendenize de Urfa Basın ve Sinema Müzesi'de yer vermiş olan Urfa'nın vefalı kültür insanlarına babam ve kendi adıma şükranlarımı sunuyorum...
Beykapısı mahallesinden Musa Ağa'nın oğlu babam Rifat Ünür, doğduğu 1920 yılından vefat ettiği 1987 yılına kadar, yani 67 yıllık ömrünün yarım asrılık sürecinde Urfa'nın basın ve basım hayatı içinde yerine göre usta, abi ve amca olarak yer aldı...
Merhum Rifat Ünür; Sarayönü Caddesi'nde Naci İpek Bey ile Urfa'nın ilk kitapevi Doğuş, Kurtuluş Savaşı gazilerinden merhum Ahmet Mesçi amca ile Köprübaşı'nda Yeni Urfa gazetesi, sonradan aynı yerde kurucu sahibi olduğu Doğuş gazetesi ve bu kuruluşların yanı sıra yetiştirdiği ustalar, imkan tanıdığı yazarlar ile Urfa basın ve basım tarihindeki yerini alın teriyle hak edenlerden biri oldu...
***
Doç.Dr.Demirkol Hoca ile ekip olarak hatıra fotoğrafları sonrası gönüllerimiz biribirlerinde kalarak vedalaşıp, otobüsümüze binerek ayrılıyoruz Karaköprü'nün vefayla bezenmış müzelerinden ve Karaköprü'den...
***
Günün sıcağı kendini hissettirmeye başlarken, Hz.Eyüp Sabır Makamı'na varıyoruz sevgili Akar'ın rehberliğiyle...
Bu kutsal mekanın haziresinde medfun zatlardan kimileriyle ilgili Akar'ın çok önemli tespitleri üzerinde mutlaka durulması gerektiğinin burada altını çizmek isterim...
Hz. Eyüp Peygamber'in çile mağazasına doğru yönelirken sabrın Urfa'ya çok yakışan bir kavram olduğunu ve eğer kavramların memleketi olsa sabrın, "ben Urfalıyım" diyecek olabileceğini düşünüyorum...
O sabır, Hz.İbrahim'e yardım olsun diye Nemrut'un ateşini söndürmek için su taşıyan karıncadaki sabırdır...
O sabır, kuraklıktan çatlayan Harran ile ona kavuşabilmek için dağları aşmış Fırat'daki sabırdır...
O sabır, yüzlerce kilo kırmızı biberi el emeğiyle isoda çeviren Urfalı kadındaki sabırdır...
Sabır Makamı'nda şifalı sudan duayla içip, Beykapısı'na doğru yola çıkyoruz...
DEVAM EDECEK...
Yorumlar
Kalan Karakter: