Babasının elinden tutuğu küçük kız ‘’Baba bana muz alır mısın?’’ dedi. Adam sessizce ‘’Söz kızım para kalırsa bu hafta alacağım sana’’ deyip ilerledi, ama tam arkasındaki beni farketmedi. Pazarcı abiye, dedim ki "Bu adam ile çocuğuna iyi bak. Şimdi 2 kilo muz tart. Birazdan senin tezgahın önünden geçerse ve durup muz almazsa abi diye seslen. Sonra ona " Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya. İstersen muz vereyim, helâlleşelim" diyeceksin. O baba çocuğun yanında rencide olmasın. Ama canı muz çekmiş, aklında kalmasın. Eğer böyle yaparsan hem sevaba girersin, hem de bereketlenirsin. Söz fazla fazla vereceğim, 10 kilo da ben alıp götüreceğim. Şimdi ben arka taraftan sizi seyredeceğim... Abi kızını diğer tarafa almış, geçiyor. Kızı muz tezgahını görmesin istiyor. Pazarcı abi tam da dediğimi yaptı. O küçük kız o poşeti babasına bırakmadı, kendisi taşıdı. Aslında babası anlamıştı. Pazarcı bir hayır yapmak için bu oyunu tasarlamıştır diye sanmıştı. Başı önde yürüdü gitti. Son bir defa dönüp sessizce gözleri ile teşekkür etti. Pazarcı abiye uzattım parayı almadı. Gözyaşlarını saklamak için arkasına bakmaktaydı. Birini mutlu etmek bu kadar kolaydı. Ama bütün mesele aynı zamanda da babayı utandırmamaktı. Çok şükür bu da kısmet oldu. İçimiz huzur ile doldu. Aslında 7,5 TL idi kilosu. Ama işte olmayınca olmuyordu. Ama en çok beni etkileyen bir tane yemek isteyen kızına ‘’Evde ye kızım, belki alamayan vardır; olur mu? ‘’ diyen baba oldu…
İşte sevgili dostum, kardeşim kadar yakın İbrahim Toru'un hiç beklenmedik bir anda zamansız aramızdan ayrılmasının ardından söyleyecek bir söz, gözyaşlarıma söz geçirecek cesareti kendimde bulamıyorum.
Çünkü, yukarıdaki öyküde, yoksulluğu iliklerine kadar yaşamış İbrahimin hikayesini ve yine öyküdeki yoksulların yüzünü güldüren gizli kahraman oluşunun izlerini göreceksiniz...
Ancak ne acıdır ki, yaşadığı tüm acılara, çilelere ve tırnakları ile geldiği yerde bile yüzünden hiç gülücüğü eksiltmeyen bu insanı yaşarken bu şehrin ekabirleri kıymetini yeterince bilmediler, bilmek istemediler..
Şimdi yaşarken ona selam vermeyenler bile tribünlere oynamak uğruna sosyal medyadan onunla ilgili paylaşımlar yapıyorlar...
Oysa İbrahim yaşarken yüzündeki gülücüğün arkasında Yusuf Hayaloğlu'nun şiirindeki gibi;
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nereden bileceksiniz" dediğini nerden bilecekler...
Hastahaneye yatırıldığı ilk anda haberini almış, telefonla arayıp hem durumunu sormak, hemde moral veremek için konuşmuş, konuşmamızın sonundada "Geldiğin yeri biliyorsun. Ne zorluklar atlattın. Bunuda İnşaAllah atlatacaksın, sağlığına kavuşacaksın kardeş" demiştim. O da "İnşAllah abi. Pes etmeyeceğim. Takdir rabbimin" demişti. Ve Allah'ın takdiri onu bizden aldı. Rabbim mekanını, Cennet eylesin, bize, ailesine, sevenlerine sabırlar ihsan eylesin.
Nur içinde yat İbrahim'im...
Güle güle güzel kardeşim İbrahim. Nurlar içinde uyu güzel insan...
Bu şehrin İbrahim Toru gibi değerlerinin kıymetini yaşarken bilinmesi dileği ile herkese saygılarla..
Not: Bu yazımı kaleme aldıktan sonra Haliliye Belediye Başkanı Sayın Mehmet Canpolat'ın vefa örneği göstererek Haliliye İlçesi'ndeki bir parka "İbrahim Toru" ismini verdiğini öğrendim.
Sayın Başkan Mehmet Canpolat'a bu davranışından dolayı şükranlarımı sunuyorum..
Yorumlar
Kalan Karakter: