Depremi Unutma, Unutturma; Ama Asıl Unuttuğun Ne?
Türkiye, coğrafi konumu gereği her zaman deprem riski taşıyan bir ülke. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler, bu gerçeği en acı şekilde hatırlattı. Her iki felaketin de ardından binlerce can yitirildi, şehirler yerle bir oldu, geride tarifsiz acılar kaldı. Ve her yıl, tıpkı bir ritüel gibi, bu felaketlerin yıl dönümlerinde sosyal medyada “Unutma! Unutturma!” paylaşımları yapılır. İnsanlar bu mesajları büyük harflerle yazar, fotoğraflar paylaşır, belki de birkaç damla gözyaşı döker. Ama sonra? Sonra hayat kaldığı yerden devam eder. Ta ki bir sonraki büyük deprem gelip de hepimizi bir kez daha sarsana kadar.
Unutmak mı Unutturulmak mı?
Gerçekten unutuyor muyuz, yoksa unutturuluyor muyuz? Bu sorunun cevabı, belki de her ikisi. Unutuyoruz, çünkü hayatın akışı içinde deprem gerçeğiyle yaşamak zor geliyor. Unutturuluyoruz, çünkü kısa vadeli çıkarlar, rant hırsı ve günü kurtarma zihniyeti, gerekli önlemlerin alınmasını engelliyor.
Ama en kötüsü ne biliyor musunuz? “Unutma! Unutturma!” diyenler bile aslında unutuyor. Depremin acısını unutmadığını iddia edenler, gerekli önlemleri almayı, hesap sormayı, sorumluları sorgulamayı unutuyor. Yıkılan binaların yerine yenisi yapılınca mesele kapanmış sanılıyor. O binaların neden yıkıldığını, neden daha sağlam yapılmadığını, kimin sorumlu olduğunu, hangi ihmalin kaç cana mal olduğunu hatırlamak işimize gelmiyor.
Deprem Değil, Unutkanlık Öldürüyor
Türkiye’de depremin değil, ihmalin öldürdüğünü defalarca gördük. 1999’dan 2023’e kadar geçen 24 yıl içinde, “Bir daha asla!” denildiği halde değişen ne oldu? Deprem yönetmelikleri sıkılaştırıldı, ama denetimler gerektiği gibi yapıldı mı? Fay hatlarının üzerine yeni binalar dikilmedi mi? Kaç kişi gerçekten oturduğu binanın depreme dayanıklı olup olmadığını araştırdı?
Ne yazık ki, bizler deprem sonrası verilen sözleri unutuyoruz. Yetkililer unutuyor, vatandaşlar unutuyor, hatta akademisyenler bile unutuyor. Her büyük depremin ardından birkaç ay boyunca hararetli tartışmalar yapılıyor, ama sonra her şey eski haline dönüyor.
“Unutma, unutturma!” diyenler, en başta kendilerine sormalı:
• Kaçımız oturduğumuz binanın sağlamlığını kontrol ettirdik?
• Kaçımız belediyelere, hükümet yetkililerine, inşaat firmalarına hesap sorduk?
• Kaçımız yaşadığı şehirde deprem toplanma alanlarının yerinde olup olmadığını araştırdı?
• Kaçımız deprem anında ne yapması gerektiğini biliyor ve ailesine bunu öğretiyor?
Hatırlamak Yetmez, Harekete Geçmek Gerekir
Sosyal medyada paylaşılan birkaç duygusal mesaj, deprem gerçeğini değiştirmez. Asıl mesele, deprem öncesinde ne yapıldığıdır. Japonya’da her yıl düzenlenen tatbikatlar, bina standartlarına uyulması konusunda sıfır taviz verilmesi, toplumun deprem bilinciyle yetiştirilmesi gibi önlemler sayesinde aynı şiddetteki depremlerde çok daha az can kaybı yaşanıyor. Bizim de yapmamız gereken budur.
Hatırlamak, yas tutmak elbette önemli. Ama bunları yaparken asıl unutmamamız gereken şey şu: Bir sonraki deprem muhakkak olacak! Tek bilinmeyen, ne zaman ve nerede olacağı. Eğer bu gerçeği gerçekten hatırlıyorsak, artık “unutma, unutturma” demeyi bırakıp harekete geçmeliyiz.
• Unutma! Oturduğun binanın depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettir.
• Unutma! Belediye ve hükümet yetkililerine hesap sor.
• Unutma! Deprem çantanı hazırla, ailenle tatbikat yap.
• Unutma! Deprem sonrası değil, depremden önce harekete geçmek hayat kurtarır!
Aksi takdirde, bir sonraki büyük depremde yine aynı döngüyü yaşayacağız: Yıkılan binalar, hayatını kaybeden binlerce insan, “Nerede bu devlet?” diye feryat edenler, sosyal medyada “Unutma! Unutturma!” paylaşımları…
Ve en acısı, birkaç ay sonra yine hepsini unutacağız.
Hayatı, doğruları ve Urfa'yı tüm renkleri ile çıkarsız seven herkese saygılarla..
Yorumlar
Kalan Karakter: