Sevgili Necdet,
Urfa Haber gazetesinin 27 Kasım 2019 tarihli nüshasında yayınlanan “Devletin malı deniz yiyenler ise yıldız.” başlıklı kısa yazını ve ardından yaptığın yine kısa düzeltmeni okudum. Yazıyı okuduktan sonra telefonla aradığımda yaptığın açıklamaları da göz önüne alarak bu yazacaklarımı köşende yayınlamanın hakkaniyet ve adalet adına uygun olacağını düşündüm.
Yazıda “yıldız” olarak adını yazmadan kodladığın şahsın kim olduğu, (söz konusu telefon görüşmesinde adını açıkça zikrettiğin için) ben ve hak-hukuka duyarlı Urfa kamuoyu tarafından bilinmektedir. Ancak yazında adını yazmadığın için bu ilkene uyarak ben de sadece “Yıldız” diyeceğim. Yazıda Yıldız denen şahsın, (detaylarını belirtmeden örtülü olarak bahsettiğin gayri meşru olduğu anlaşılan) icraatlarını icra etmesini, yani Belediye’de üst düzey bir göreve getirilmesini sağlayan Belediye yönetimini ve “üst aklı” sorumlu göstermektesin. Yazının genel havasından, benim de o “üst akıl” olarak nitelediğin oluşumun içinde olduğum şeklinde bir anlam çıkmaktadır. 
Sevgili Necdet, senin tarafından “üst akıl” olarak görülmem ve öyle nitelenmem hoş olmakla beraber isabetsiz bir nitelemedir. Neden dersen, bugüne kadar Belediye’nin hiç bir icraatında benim hiç bir dahlim olmamıştır ve bu konuda da şimdiye kadar ne Belediye yönetiminden ne de benden böyle bir talep vuku bulmamıştır. Bu sebeple beni, Yıldız denen şahsın belediyede önemli bir göreve getirilmesinde etkisi olan “üst akıl”dan sayman, dediğim gibi hoş olmakla (!) beraber yerinde değildir. Bu şahsın o göreve getirilmesini sağlayan “üst akıl”ı arayacaksan, Yıldız’ın il müdürü ve ardından genel müdür yardımcılığı gibi bir göreve getirilmesini mümkün kılan, partilerde, bürokraside ve politikada etkili isimler arasında, konuşunca iki lafından biri “liyakat” olan geniş kesimler içinde arayacaksın. Böyle bir aramanın sonunda bulacağın isimler arasında İbrahim Halil Çelik adı olmayacaktır.
Yıldız’ın hayatımla kesişen zaman dilimi hakkında kısa bir açıklama yapmam, konunun senin açından netleşmesine faydası olacaktır. Belediye başkanlığımın birinci döneminde, benim de içinde mücadele ettiğim ve politika yaptığım partinin isimsiz neferlerinden ve müteveffa babasının geride bıraktığı yetimlerin hayatını idame ettirmek amacıyla işe aldığım Yıldız’ın memuriyetteki görevi, ikinci belediye başkanlığı dönemimde de değişmedi ve müktesebatına/liyakatine uygun olarak kaldı: Belediye’de idari bir memuriyet. O zamandan itibaren basit hasbıhal anlamında dahi irtibatımız çok sınırlı olmuştur. 
Sevgili Necdet’im, sana akıl vermek ya da mesleğini öğretmek gibi değil, bir ağabeyin olarak şunu söyleyeceğim:
Sana yakışacak olan, gerek söz konusu yazında ima yoluyla ve gerekse de akabinde yaptığımız telefon görüşmesinde şifahen belirttiğin Yıldız denen şahsın gayri meşru, kirli icraatlarını ve ilişkilerini, araştırmacı-gazeteci anlayışına uygun olarak belgeli ve delilli olarak Şanlıurfa kamuoyunun önüne sermektir. Adını saklayarak, ima yoluyla, ya da başka şekilde bu tür şeyler söylemenin adı, Şanlıurfa’mızda “Karanlığa kurşun sıkmak”tır, ki bunu ne kişiliğine, ne de icra ettiğin gazetecilik mesleğine yakıştırmam. 
Selam ve duayla gözlerinden öperim.