Okumayı okul sıralarında sınıf atlamak ve iş imkanı sağlayacak diploma aracı görmekten ibaret gören bir ülkenin ferdi olduğumu biliyorum!
Biliyorum çünkü bazı köşe yazılarımın içeriğine bakmadan sadece başlık üzerinden övgü veya yergi aldığım çok oldu!
Okumayı üniversite diplomasını alınca toplum üstü bir konuma sahip olma aracı gören bir milletin evladı olduğumu biliyorum!
Biliyorum çünkü 2 milyonluk şehrimin kanayan yarasıdır diplomalı cehalet maalesef.
Ahmet Kaya'nın unutulmaz eserinin nakaratında "Bir yanımız yaprak döker, bir yanımız bahar bahçe!" sözleri damga vurur derin çelişkilerimize.
Ve benim Urfam maalesef bir yanı ilk ve ortaokul diplomaları parayla alınmış bir takım cahiller; diğer yanı üniversite mezunu olmayı bir halt sanan bir takım ukalalar ile sarılmış ağır hasta bir şehir üzgünüm.
Oysa okumak hayatın ta kendisidir...
Görmek, dokunmak, duymak, tatmak hissetmek ve bütün bunları daha iyi yapabilme tecrübesini insana kazandıran en güzel yoldur okumak.
Oysa evinin baş ucunda asılı Kuran-ı Kerimi arada bir satın aldığı milli piyango bileti veya varsa bir iki altınını saklama aracı olarak kullanan cahil Müslümanların ülkesi olduk, üzgünüm.
Hal böyle olunca: Yani okumayan bir milletin kaderinde koyun sürüsü gibi güdülmek yazılır ötesi yok!
Bir kitap başlı başına yeni bir hayattır, satır aralarında iyiyi, kötüyü, ilmi, sevgiyi, aşkı, dostluğu, vefayı, ihaneti, sadakati, komşuluğu, emeği öğrendiğin...
Bir dil yeni bir insandır hayatla daha fazla kucaklaşmayı sağlayan...
Bir gazete, bir dergi, bir köşe yazısı kendinle yüzleşmek, olup biteni görmek, çevreyi algılamak, tartmak, biçmek, karar vermek, adım atmaktır...
Mesela okumak bana safkan bir Kürt olduğumu anlattı...
Mesela okumak bana Kürt olmanın asla bir başka milletten, ırktan olan insan oğlundan üstün olmadığım ve gurur duyulacak bir şey olmadığı gibi; o insanlardan aşağılık veya utanç duyulmayacağını da öğretti.
"Sen önce insansın!" dediler bana okuduğum kitaplar...
Patronların kızgın, öfkeli bakışları arasında kah yemek, kah çay molalarında; Uç kuruşa 12-14 saat mesai yaptığım ve gerisinde yaşamak, baba olmak, eş olmak, kardeş, komşu, dost, arkadaş olmak yada normal bir insan olmanın gereği uyumak, bir krathaneye gitmek, gezmek için kalan 10 saatten çaldığım ve gözlerim kan çanağına döndüğü satırlar:
1- Adaleti öğreti bana!
2- Vicdanı!
3- Merhameti!
4- Bölüşmeyi!
5- Aşkı!
6- Doğruyu, yanlışı.
Ve okumak Kürtçenin ana dilim olduğunu, bu dille türküler söylemenin tadını da öğretti bana; bu ülkenin Marmara daki, Ege deki, Akdeniz, Karadeniz yani bütün bölgelerde yaşayan Türk, Arap, Laz, Çerkez, Ermeni, Özbek, Afgan, Suriyeli kadar benim ülkem olduğunu öğretti.
Her bedele rağmen haksızlığa baş kaldırmayı; haksızlık karşısında dilini şeytana satmamayı öğretti ama hak arama yolunun silahtan, kavgadan, kinden, nefretten geçmediğini de öğretti okumak...
Belki bu yüzden doksanların Ceylanpınar'ında Hizbullah'ın üç kuruşa satın aldığı ve beni sırtımdan bıçaklayan okul arkadaşımı yıllar sonra Kuşadası'nda dara düşerken evime alıp ekmeğimi bölüştüm!
Çünkü okumak bana af etmeyi de öğretti...
İddia ederim: Bu ülke de benim kadar masum, mazlum KHK mağdurlarını savunan başka sanatçı, yazar yoktur!
Okumak bana "Senin gibi pis bir Kürt sayesinde işime iade edileceksem eğer; ölürüm daha iyi!" tiwiti atan KHK'lı polis kardeşime "Sen işine iade ol da; Kürt olduğum için bileklerime kelepçeyi sen tak" cevabını vermeyi öğretti...
Çünkü okumak bana haksızlığa uğramanın derin sancılarında intikam almaya çalışmanın insanlık olmadığını da öğretti.
Hani Kürt kimliğim üzerinden başladım ya satırlara; okumak bana Kürt kimliğimin hiç bir idelojinin, partinin, kurum ve kuruluşun ipoteği altında olmadığını öğreteli epey oldu.
Dolayısı ile Urfa yerel seçimlerinde görünürde SP ama özünde ÇATI adayı olan sayın Sabahattin Cevheri'ye değil tepkim. Kimliğim, dilim, kavgam, mücadelem ile resmen alay edilmesinedir!
Siz HDP olarak yıllardır Kürt halkının sesiyiz diyeceksiniz...
Siz bu ülkede halkların kardeşliği diyecek; nerede yalnız kalmış tek bir ezilmiş varsa onun yanındayız diyeceksiniz.
Ve siz bu ülkede barış için mücadele ediyoruz diyeceksiniz ama önce barışın en büyük adımı olan çözüm sürecine Türk solundan gelen, Kürtçeyi dahi konuşamayan eş başkanın tuzak gibi söylemleri ile çözüm sürecini kendiniz bitireceksiniz!
Ve siz nüfusunun %65/70'i Kürt olan HDP tabanının 370 oyunun değil %1 oy oranı olan, Kürt halkını ve HDP'yi ağzına almayan bir adayın lehine çekileceksiniz öyle mi?
Yetmedi Urfa da yine %1-2 oy bandında olan CHP bütün ilçe adaylarını belirleyecek ve siz kendinize biz Kürt halkını temsil ediyoruz diyeceksiniz öyle mi?
İşte benim tepkim bu çarpıklığa arkadaş; yoksa hayatım boyunca sadece bir basın toplantısında karşılaştığım, maddi manevi bir bağım, husumetim ya da dostluğumuzun olmadığı ve şahsıma karşı en ufak bir haksızlığı olmayan Cevheri ile ne gibi bir sorunum olabilir?
Bir Kürt olarak ben bu saçma ittifakı redediyorum arkadaş...
Geçmişinde Kürt halkını yok sayan, göz göre göre acılarına çanak tutan bazı isimlerin aday gösterilmesini kabul etmiyorum.
Geçen de söyledim; Ağar döneminde bu bölgede Kürt halkına yaşatılanlara sesini çıkarmayanlara Kürt halkının oylarını peşkeş çekmeye kimsenin hakkı yok!
ZAVALLI BASIN!
Geçenlerde yerel basından bir arkadaş beni arayarak "Yahu Ekrem ne yapıyorsun; ya Sabahattin Cevheri kazanırsa?" diye bir şeyler geveledi!
"Ee?" diye sordum. "Arkadaş akıllı ol; adam kazanırsa sen hiç bir şey alamazsın!" demez mi bana?
Hay sizin üç beş bin lira abonelik kaygısı ile şebeğe ve soytarıya çevirdiğiniz gazetecilik anlayışınıza!
Arkadaş; Sabahattin Cevheri veya Zeynel Abidin Beyazgül hangisi kazanırsa kazansın: Eğer tek bir ihale, iş için kapılarına gidersem namerdim. Ve eğer her ikisi de gerçekleri yazdığım için tavır alacaksa ve bu durum umrumdaysa adam değilim.
Mesele bu değil ki zaten. Mesele kim bu şehre ne hizmetler yapacak ve Kürt kökenli olmam hasebi ile ittifak adı altında Kürtlerin yine Türk solunun kuyruğu haline getirilmesine ve iktidar düşmanlığı ile Kürt sorununun çözüleceği gibi zavallı bir anlayışın dayatılmasıdır.
Doğru ya; Urfa veya bölgede işsiz kalan, KCK ve KHK ile işinden aşından olan, bir emirle sokağa sürülüp jop yiyen, gencecik yaşlarda mapus damlarına düşen ne CHP ne SP ne de HDP vekillerinin evlatları değil ki; bizim evlatlarımız bizim...
Dünyanın en zengin yeraltı, yerüstü kaynakları üzerinde yaşadığı halde mevsimlik işçi çilesinde toprağa düşen yoksullar onlar değil ki; biziz biz...
DEDAŞ'ın zulmü altında fahiş faturalar öderken canı çıkan, böbrek hastası her enerji kesintisinde ölüme giden, borç harç aldığı beyaz eşyası yanan, dükkanında eti, meyvesi bozulan esnaf, desteklemesine bloke konulan çiftçi onlar değil ki; biziz biz...
Terör olmayan şehirde terörle savaşan kahramanların isteyince katlettiği, isteyince mapus damlarına attığı, isteyince işinden, aşından ettiği onlar değil ki; biziz biz...
Ve bunları biz yaşadığımız için bizliğin garip, Kürt halkını hiçe sayan ittifakı ret ediyorum arkadaş.
Kim demiş Ak Partiyi eleştir miyorum diye?
Mesele Zeynel Abidin BEYAZGÜL'E buradan sesleniyorum: Salt Kürt kanı taşıdıkları için çakma kahramanların kurum kararları ile işinden ettiği masumların iadesi için ne yapacağını neden açıklamıyorsun?
Mesela DEDAŞ zulmüne dair önlem paketiniz nedir?
Mesela parti içerisinde küskünlerin gönüllerini aldınız mı?
Mesela neden bir seçim sinerjisi yaratılamıyor sayın Beyazgül?
Dedim ya zavallı basın diye; sevgili Ahin Güneş dün akşam bir tiwit atmıştı. Bakın ne diyor Ahin kardeşim.
"Urfa da bazı siyasi figürler, dürüst, omurgalı bir kaç gazeteciyi, sadece, kuru kuru överler. Sonrada, her seçim zamanı, gider Urfa da ne kadar, onursuz, omurgasız, satılık gazeteci varsa en büyük rakamları onlara aktarır. Ardından da utanmadan, dönüp, Urfa medyasına sitem ederler!"
Sizce haksız mı; bence değil.
İşe Ak Parti SKM den başlayalım. Aynı isimlerin bir yandan bir TV kanalında, bir yandan SKM'den, diğer yandan özel muhabir statüsünde direk adaylardan son olarak da gazeteci, site sahibi adı altında dört ayrı maaş, yevmiye, ödenek alması iddiaları bile mide bulandırıcıdır Zeynel başkan...
Yine Ak Parti SKM'nin her devrin adamı oldukları gibi "Aman ha, Cevheri kazanıyor paniğinde olup alttan alta SP'ye çalışan iki yüzlü bir kaç isme bütçe ayırmasına ne diyeceksiniz?"
Peki, adil, tertemiz, dürüst, samimi dediğimiz ve buna bütün kalbimiz ile inandığımız Zeynel Abidin Beyazgül'ün olduğu yerde bu nasıl bir adalettir başkan?
SKM'de adil paylaşımı oturtmaz, rakibine çalışana ödemeyi durdurmaz iken 2 milyona adalet dağıtabilirim diyebilir misin başkan?
Gelelim yine her devrin adamı bazı isimlere en büyük bütçeyi ayıran SP SKM'sine!
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik sloganı ile çıktığınız yolda riyakar, iki yüzlü sözde gazeteciler ile mi savunduklarınızı yapacaksınız?
Gördüğünüz gibi; ne şiş yansın ne kebap ve ben koparabildiğimi koparayım telaşında zavallı bir takım yerel basın, halkın sorunlarından bihaber siyasiler ve en büyük gücünü Kürt halkından alıp Kürtleri yok sayan siyasi bir anlayışın hakim olduğu seçim sürecinde savrulup duruyoruz.
Sahi deve misali neremiz doğru ki?
BU ŞEHRİN BİR VALİSİ VAR VALİ!
Dün akşam itibari ile Urfa halkına sorulmadan; kamuoyuna hiç bir gerekçe gösterilmeden sessiz sedasız bir görev değişikliği oldu!
İl sağlık müdürü atandı Urfa'ya!
Arkadaş; şu atamalarda bu şehrin bir valisi olduğu neden unutulur?
Neden her seçim döneminde abuk subuk atamalar görevden almalar yapılır?
Neden şehrin dinamiklerini, gerçeklerini en iyi bilen isme yani valiye sorulmaz?
Geçen de söyledim; daha nereye kadar bütün hataların, eksiklerin, yanlışların ağır yüklerini valimizin sırtına yükleyeceğiz?
Bu arada görev aldığı kısa sürede büyük yatırımlar yapan eski müdür Himmet Durgut'a memleketim adına kalben teşekkür ediyor; bundan sonraki yaşamında sağlık, huzur, başarı ve bereket diliyorum.
Yeni atanan müdürümüz Emre Erkuş'a sabır, başarı, sağlık diliyorum.
PROJE NERDE PROJE!
Dedim ya; mesele şahıslar değil kimin bu şehre ne vereceğidir...
Soruyorum: Ta Faruk Çelik döneminde Ceylanpınar ilçemizde seçim vaadi olan ve hazırlanan ama sonrasında fahiş bedeller istendiği iddia edilen tapuları dağıtacak mısınız?
Mesela TİGEM'in başta Ceylanpınar ilçesi olmak üzre ilçelerde şube açarak et ve süt ürünlerini satarak en azından pahalılığı kısmen azaltması fikri benim aklıma gelir de neden sizin aklınıza gelmez?
Mesela neden Ceylanpınar da OSB-Askerlik şubesi yok!
Mesela Suruç ilçemizin en büyük iki sorunu olan su ve yol sorununu çözecek projeleriniz hazır mı?
Mesela Siverek Halkının haklı ve şimdiden adını bile koydukları Karacadağ Üniversitesi talebini duyan var mı?
Veya Siverekli çiftçilerin DEDAŞ zulmü altında çiftçiliği bırakma veya tefecilerin kucağına düştüğünü bilen var mı?
Mesela Viranşehir de köstebek yuvasına dönen DEDAŞ kazıları ne zaman bitecek?
Yine Viranşehir de ek kadın doğum ve çocuk hastanesinin şart olduğundan haberiniz var mı?
Viranşehir köy yollarının her kış mevsiminde aylarca ulaşıma kapalı olduğunu biliyor musunuz?
BİZİZ BİZ!
Velhasıl dostlar bu şehrin kaymağını yiyenlerin işini, aşını, sülük gibi kanını emdiği, sömürdüğü garibanlar biziz biz.
Ve okumak bana Arap kardeşlerim ile kolkola büyüten bir Kürt olarak hakkımı aramayı öğretti...
Sorunlar belli...
Çözümleri belli...
İşte bu yüzden bari bu sefer bu sorunları çözecek isim, isimlerdir benim tarafım.
BŞ mi; en azından resmen Ak Parti adayı olup kendini bütün Urfa'nın adayı olarak dobra dobra ortaya koyan Beyazgül'den yanayım.
Gücünü Kürt Kimliğimden alıp, benim adıma aday olamayanlardan yana değil...
NOKTA.
Yorumlar
Kalan Karakter: