İnsanlık tarihin en vahşi eylemlerinden birisidir Japonya'ya atılan atom bombaları...
Etkileri sadece atıldığı zamanı değil, sonrasında bir asır süren ve masum Japon halkının kanser iletti ile acı çeke çeke ölümüne neden olan bu bombalar artlarında çok büyük dramlar, ibretlik hayat hikâyeleri bıraktılar...
İşte bunların belki de en ibretlik olanı, küçük Japon kızı Sadakodur! Bombalar atıldığında henüz 2 yaşında olan Sodako, 12 yaşına geldiğinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanır ve hastaneye yatırılır. Zamanın imkânları ile yapılan bütün tıbbi müdahalelere rağmen çocuk bedeni tedaviye olumlu cevap vermez ve giderek ağırlaşır.
Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün saymaya başlar fakat küçük Japon kızın hayat dolu yüreğinin pes etmeye niyeti de yoktur. Hiç ölmeyecek gibi koridorlarda koşar, çocuk oyunlarını oynar! Üstüne diğer hastalara moral veren şirinliği ile yardım bile eder. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadındır.
Küçük Japon kızı, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmaz. Peri masallarından hastaneye çıka gelmiç gibi duran bu küçük kızı çok seven kadın, ölmeden hemen önce “Benim için çok geç ama bizim inanışımıza göre eğer bir kişi kâğıttan 1000 tane Turna Kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul” der ve son nefesini verir.
Küçük Japon kızı kadının ölümü ile sarsılır ve çok üzülür ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kâğıttan turna kuşları yapmaya başlar.
Küçük kız Turna kuşlarının kendisini hayatta tutacağına o kadar inanmıştır ki neşe içinde ve seri çalıştığından ilk başlarda çok hızlı yapar. Bu hızla 1000 tane Turna kuşu yapması işten bile değildir. Ama sağlığı da hızla bozulmaya; küçük incecik kolları artık eskisi gibi iş yapmamaya başlar.
Bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer alır. Dünyanın dört bir yanından insanlar bu küçük kıza, binlerce turna kuşu göndermeye başlar. Fakat ne yazık ki küçük Japon kızı, basına haber olmaya başladığında artık elini kıpırdatamaz hale gelmiştir.
Hayattaki son saatlerini 644. kuşu yaparak geçiren küçük melek kuşu bitirmiştir. Gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişlerdir. Ama küçük Japon kızını yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatar halde bulurlar. Postacılar aylarca kâğıttan turna kuşu taşımışlar hastaneye. Sayısı milyonlara ulaşan turna kuşları Japonya da bir müzede sergileniyor şimdilerde.
Turna kuşu, o zamandan beri barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi olarak kabul edilmiştir.
Bir de sahip oldukları muhteşem kanatları ile göğün göğsüne kadar yükselip denizin mavi sularına dalarak taze balık avlamak yerine; alçaktan uçup insanların kendilerine atacakları simit kırıntıları veya balıkçıların artıklarıyla yetinen Martıların garip hikâyesi vardır...
İşte oldum olası müthiş yeraltı yerüstü zengin kaynaklara sahip coğrafyamın özellikle Urfa halkının yaşadığı derin yokluk çelişkisini Martıların tembel hikâyelerine benzetirim. Ve coğrafyamın, memleketimin kanatları kırılma pahasına göğe yükselip tembel, artık-çı olmaya hayır diyen bir Martı Jonathan'a ihtiyacı olduğunu bilirim...
Şişkin karınları biraz daha doysun diye bizlere yoksulluğa şükretmeyi öğretenlere inat: Memleketimde herkesin yaşama sevincini diri tutacak milyonlarca Turna kuşunu göğe salacak bir Martı Jonathan'a ihtiyacımız var bizim.
Eğer okumadıysanız mutlak tavsiye ederim Martı Jonathan'ın ibretlik hikâyesini anlatan aynı adı taşıyan kitabı.
Daha 1.5 yıl önce Tatlıses'in, bay Mimarın ve dahi satılmış birkaç Kaşmer gazetecinin, çapsız, liyakat yoksunu bürokratın, STK'nın topyekun ayağa kalkarak isyan ettiği ve eski BŞ Belediye Başkanı Nihat Çiftçi ile ekibinin kendilerine rant sağlamakla itham edildiği Kaşmer Dağının imara açılması projesi bugünlerde Urfa'ya büyük hizmet diye yutturuluyorsa; bu şehrin artık 2 milyon garibana simit artıkları, ölü balık kırıntıları ile yaşamayı öğreten bazı siyasi figürlerden kurtulmasının vakti gelmiştir.
Birbirlerine Siyaset meydanında düşman gibi kılıç sallarken, koltuk ve makamlarını perde arkasında yakınlarına peşkeş çeken bazı siyasi figürlerin öğrettikleri çaresizliğin yoksul piyonları olmak zorunda değiliz.(Örnek: Eski Bakan yeni Bld. Başkanı!)
Belki 644 Turna kuşuna rağmen hayatta kalamadı küçük Japon Kızı ama Martı Jonathan'ın iradesine sahip bir liderin etrafında birleşen 2 milyon Urfalı Turna kuşu yeniden ayağa kalkmayı başaracaktır...
Vefa duygusunu kendi vizyonuna, duruşuna, şerefine dil uzatanların uğruna çöpe atmış; vizyonunu fake sayfalar üzerinden şehri dizayn eden bir mimara bırakmış BŞ anlayışı: 2 milyon Urfa halkının Martıların artçı, tembel ve sürü psikolojisi ile daha derin bir yoksulluğa mahkum edilmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
İŞKUR uyanıklığı ile eşini işe göndermeden belediye üzerinden maaşa bağlayan hafıza tahammül eden bir belediye anlayışı ile bu şehre ne hizmet gelir nede dürüst bir siyaset anlayışı...
Ehli Müslüman, dini bütün; vicdan ve merhameti ile bu şehre çok şey katacağına inandığımız BŞ Belediye Başkanımızın bütün güzel yanlarını adeta çamura bular gibi akrep siyaseti yapan bir mimarın anlayışına teslim etmesi ile bu şehir bir arpa boyu ileri gitmez.
Kendilerini eleştiren gazeteciye BŞ belediyesine girme yasağı getiren bir zihniyetin Urfa halkına vereceği hakkaniyete dayalı tek bir hizmeti olamaz.
Keşmer bir hal alan Kaşmer Dağının imara yeniden açılması meselesi de bunun en yalın halidir.
Ak Partili Ceylanpınar Belediye Başkanı Abdullah Aksak'ın hiç bir hukuki dayanak olmadan görevden azledilmesine hizmet eden bazı eski/yeni Ak Partili Milletvekilleri, teşkilat mensuplarının var olduğu bir şehrin siyasetinden adalet ve hizmet beklemek ancak Martıların artık-çı, köle, zavallı yaşam biçimlerini kabullenmektir.
Halil Özşavlı gibi kendi ilçesinde dahi karşılığı olmayan bir adamı şehrin milletvekilliği makamına oturtan Fakıbaba ve onun görünürde karşıtı; perde arkasında yakın dostu BŞ Belediye başkanının siyaset anlayışı ile DEDAŞ işte böyle gelir Nihat Çiftçi'yi tu kaka ederken, çiftçiliği kökünden kazır!
Dün meclis koridorlarında Bahattin Yıldız'ın başkanlığına isyan eden milletvekilin bugün o makamdan gördüğü saygınlık ile Bakanlık hayali kurduğu bir şehirde; Erdoğan'a gerçekleri haykıracak bir Martı Jonathan bulup çevresine 2 milyon Turna Kuşu yaymadığımız sürece, 50 bakan bu şehri kurtaramaz! (Örnek mi; Bahattin Yıldız vekâleten il başkanlığına atanırken meclis koridorlarında isyan eden ancak sadece bir gün sonra yerel basına verdiği demeçte ‘’Genç başkanımıza başarılar diliyor ve yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz!’’ diye buyuran Sn. Özcan yeterli örnektir.)
Abdullah Aksak'ı henüz 17 yaşında işlediği bir suçtan dolayı makamından edenlerin, mazot kaçakçılığına bulaştığı, kaymakamlardan babası ve ailesi için özel araç, yakıt; belediye başkanından oy satın almak için gelen bütçeden pay istediği iddia edilen isimlere dokunmadığı yerde 2 milyon Urfalı lağım deresine dönen Fırat'ın kirlenmiş sularında; ölü balık artıklarıyla beslenmeye devam edecektir…
İŞTE FIRAT DERESİNDE BESLENDİĞİMİZ ARTIKLAR!
Liyakat yoksunu, bilgi birikim ve bir şehri yönetebilme yetisinden uzak siyasilerin ölü canlılar deresine çevirdiği Fırat nehri ve civarına serpilmiş zehirli artıklarla besleniyoruz evet! Peki, nedir bunlar?
- Bana bu şehrin göğsüne konan tarihin en büyük kazıklarından biri olan OTOGAR Skandalının hesabını soran bir babayiğit gazeteci veya siyasetçi gösterin. Ve bizler işte bu rezilliği sineye çekmekten besleniyoruz!
- Bana ülkenin en pahalı uçak biletlerinin satıldığı ve 2019 Göbeklitepe yılına yeterli seferlerin yapılmadığı; her kış yaşanan sis nedeni ile adeta işkence halini alan GAP Havaalanını kim yaptı? Sorusunu soracak bir babayiğit gösterin. Ve biz o sisin arasında her bilete fazla ücret ödemekten besleniyor, biraz daha tükeniyoruz!
- Bana ‘’Ey Zeynel Abidin Beyazgül ve yönetimi; Madem Keşmer işine dönen Kaşmer Dağı eteklerinin imara açılması projesi rant meselesiydi siz neden imara açma yoluna gidiyorsunuz?’’ sorusunu soracak birini gösterin. Ve bizler Kaşmer İmar Projesinde yaşanan keşmerliği bile görmemekten besleniyoruz.
- Bana bütün şehrin üzerinde hem fikir olduğu ve Uğur Beyazgül’ün varlığının Zeynel Abidin Beyazgül’e zarar verdiği; adının fake sayfalar baronu olarak anıldığı iddialarına karıştığını haykıracak bir basın mensubu gösterin. Ve bizler dün Kaşmer projesine tu kaka diyen Bay Mimar Efendinin bugün önümüze attığı Kaşmer projesinden besleniyoruz!
- Bana DEDAŞ’ın belini büktüğü çiftçinin yanında duran bir siyasetçi gösterin. Ve bizler, her gün biraz daha yok olan çiftçilerimizin çektiği acılardan besleniyoruz.
Sahi ya; yaraya pamuk saran hemşirenin 4.100, k..a pamuk tıkayan imamın 5.500 lira maaş aldığı bir ülkede her ikisinin işlerini yapması; insanların giyinebilmeleri için pamuk üreten çiftçinin haciz altında olduğu bir süreçten besleniyoruz. Bö midem bulandı… - Birisi bana siyasilerin emir eri ve ajandacısı olmuş bazı kurum amirlerinin şehrin dinamiklerini altüst etmesine tepki koyan bir siyasetçinin varlığını anlatsın. Ve bizler, bu şehre tefeciliği, torpili, yolsuzluğu yayanların ektiği çıkar ilişkilerinden besleniyoruz…
- Birisi bana Urfa belediyelerinin SGK Prim borçlarını BŞ Belediyesinin de bütçe denkliği bahanesi ile arazileri parsel parsel devir veya etmelerinin şehri uçuruma götürdüğünü haykıran bir gazeteci göstersin. Ve bizler, uç kuruşa satılan arazilerden arta kalan çıkar ilişkilerinden besleniyoruz.
Velhasıl dostlar; Fırat Nehri kirlenmiştir artık! Yeni sulara yelken açma vaktidir çünkü bu şehir; bütün giderleri Ak Parti tarafından karşılanan, bu yüzden İsotçu lobisine hizmet eden bazı basın yayın organları ile STK basın Müşaviri, belediye başkan yardımcısı kalemşörlerden kurtulmadıkça: Dün Nihat Çiftçi, Mehmet Ekinci bugün Abdullah Aksak gibi dik duran daha çok ismin yarınlarda hukuksuzluğa kurban gitmelerine tanıklık edecektir.
Bu şehir, ellerinde videolar olduğunu ve bu videoları binlerce lira karşılığında satın aldıkları iddiası ile ortalığa düşüp sonrasında ödüllendirildikçe: Siyaset daha çok kere tacize, tecavüze, bel altı alçakça algı operasyonlarına ev sahipliği yapacaktır.
Ebetteki kendine Müslümanım diyen herkesin Müslümanlığın gerekliliği olan şartları yerine getirmesi gerek. Namaz kılmak gibi...Lakin önce insan olmak gibi bir erdeme sahip olmak gerek kanısındayım.
Tıpkı Martılar gibi artıklara talim etmeleri öğretilmiş bu şehrin; zengin kaynakları, genç iş gücü ile ayakları üzerine kalkması hatta ülkenin ekonomisine çatı olmasının yegâne yolu: Doğu ile batı arasında köprü olabilecek 4-5 dil bilen, vizyonu, bilgi birikimi ve tecrübesi tertemiz geçmişi ve vicdan süzgecinden geçmiş bir liderin ve onun etrafında kenetlenerek göğün göğsüne yükselen milyonlarca Turna kuşlarına ihtiyacı vardır.
Bir Mardin Turnası olarak dile getirmekten şeref duyduğum Şanlıurfa Valisi bu derin boşluğun bürokrat tarafını ziyadesiyle dolduruyor evet ama bizim bir de Jonathan olabilecek bir siyasetçi figürüne ihtiyacımız var...
Şunu kabul edelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti iktidarı Şanlıurfa'ya çok büyük yatırımların yapılması için tarihte eşi benzeri olmayan bütçeler ayırmıştır.
Mesele zaten tam da budur! Bu bütçelerin Urfa halkının yararına değil siyasi figürlerin emellerine sunulması noktasında Urfa'nın makamını kendi çıkarına değil, halkın çıkarlarına sunacak lidere ihtiyacı vardır.
Ak Parti içinde güçlü bir etkinliği olan ve sadece Urfa da değil; Diyarbakır’ından, Adıyaman’ına, bölgede hatta İstanbul da bile güvene dayalı karşılığı olan bir lidere ihtiyacı vardır Urfa’nın…
Diyeceğim o ki; bırakın Fırat'ın kirli sularında artıklarla beslenmekten derhal vazgeçip, URFA Halkına alın teri ile sulanmış taze nimetin minnetsiz zenginliğinin sunulacağı gürül gürül aktığı Gülpınarına kanat çırpın artık.
Turna olun milyon milyon. Milyonlara Jonathan olacak lider, temiz derelerden, sulardan yükselir göğe…
Yorumlar
Kalan Karakter: