Adamın birinin babası cuma günü vefat eder. Babasını defneden adam heyecan ve merak içinde imama koşar.
-Hocam benim babam cuma günü öldü, şimdi ne olacak?
Hoca gayet bilge bir tavırla:
-Söyle bakalım evladım; baban namaz kılar mıydı?
-Yok, ama babam cuma günü öldü!
-Peki, Kuran okur muydu?
-Yok, ama babam cuma günü öldü!
-Peki, evladım; baban hacca gitti mi?
-Yok, ama babam cuma günü öldü?
Hoca iyice gerilmiştir ama son bir umutla sorar:
-Söyle bakalım; baban zekât, fitre verir miydi?
-Yok, ama babam cuma günü öldü!
Hoca toparlanır ve oldukça kararlı bir ses tonu ile,
-Anladım, emin ol cuma gününe kadar bir şey yapmazlar ama cumartesiden sonra vay haline!
Not: "Vay haline" benim kibar yalanım. Hoca ağzına geleni söylemiş vesselam ;)
Allah için imam efendi nasıl çileden çıkmasın arkadaş?
Peygamberler şehri ne çektiyse bütün hayatını her türlü pislik içinde geçirip sonra namuslu görünen namussuzlardan çekti!
Bizleri, mübarek cuma gününde ölmeyi bir ömrün kirlenmişliğinden kurtulma şansı diye kandıran sahte Müslümanlardan çektik ne çektiysek!
Her koyun kendi bacağından asılır elbet ve kimsenin haddine değil öte dünya da kimin cennetlik kimin cehennemlik olduğuna karar vermek ama bu ülke, bu memleket ne çektiyse İslamı, güzelim dinimizi kalkan gibi kullanan sahtekârlardan çekti.
Bakar mısınız lütfen; adamın biri çıkıyor "Çay şehvet uyandırır!" diyor.
Bu ülke babanın 9 yaşındaki çocuğuna cinsel tacizini "Günah değil; bademlimedir!" diyen güruhlar gördü!
Yıllarca kedicikleri izledi bu ülke insanı mesela ve "Sakalsız erkek şehvet uyandırır!" diyen sapkın herifler gördü.
Kadınlarımızı cinsel objeden ve esireden ibaret gösteren ruh hastaları gördü bu ülke insanı!
Nihayet siyasal İslam şarlatanlığının geldiği nokta: Boğazına kadar yalana, fuhşa, sapkınlığa, tefeciliğe, torpile, rüşvete, ihaleye batmış nesiller üretti!
Peygamberler şehrini gündüz camiye gidip; geceleri Metropoller de kapattıkları metreslerle alkolün, rezil hayatların dibine vuran siyasiler bastı!
Peygamberler şehrini savaştan kopup geldiğinde bağrımıza bastığımız, ekmeğimizi, soframızı bölüştüklerimizin fuhuş baronları bastı!
Peygamberler şehrini biz zati kendi tefeci, rüşvetçi, ihaleci rezil olan siyasiler bastı ki hepsi birer harika Müslüman’dılar!
-Hay güzel dinimize, gerçek Müslüman’a kurban olasınız emi?
-Hay bu fakir fukara halktan çaldığınız her kuruş her iki cihanda boğazlarınıza kor ateş olup düşe emi?
Merak ediyorum be; nasıl öleceksiniz nasıl?
Nasıl vicdanlar taşıyorsunuz o …. çukuruna dönmüş yüreklerinizde?
HANİ DEDAŞ'IN ARKASINDA DEVLET VARDI?
Urfa kamuoyu bilir ki; yıllardır bu halkı sömüren ve adeta zulüm eden DEDAŞ konu olduğunda siyasilerimizin arkasına sığındıkları bahane "Aman DEDAŞ'a dair bir şey istemeyin çünkü arkaları çok güçlü!" oldu.
Yalanınızı seveyim emi?
İşte halkın sorunlarından, acılarından uzak ve liyakat yoksunu, tek kaygıları kendi keseleri olan bütün bu yalan rüzgârınızı tokat gibi kesen kahraman bir vatan evladı çıktı!
Aslanlar gibi mücadele etti bu babayiğit devlet adamı.
Pes etmedi, devlet, millet, bayrak sevdası ve vicdanı ile DEDAŞ'ın peşini bırakmadı, yenilmedi bu algı operasyonuna...
O kahraman adam Viranşehir'in çiçeği burnunda kaymakamı Ömer Dereci’den başkası değil.
Peki, bu değerli ve mangal yürekli kaymakamımız
1- Cumhurbaşkanımızın yeğeni, kuzeni, evladı, damadı, akrabası mı; HAYIRRR!
2- Doğaüstü güçlere sahip, efsunlanmış biri mi; HAYIRRR!
3- Allah korusun Kemal Sunal filmindeki sahte kabadayı gibi üç vakte kadar öleceğini duydu da mı bunu yapıyor; HAYIRRR ve Maşallah turp gibi.
Peki, kimdir Ömer Dereli; kerameti nedir?
*Bir kere vatan, millet sevdasını devlet adamlığı onurunu koltuk uğruna satan ve bu koltuğu ilçe kaymakamı izne çıkar çıkmaz maalesef sahtekâr vekil kaymakam üzerinden akrabalarına 25.000 lira yardım çıkardığı iddia edilen siyasetçi gibi olmadı hiç bir zaman!
2- Artı Kayyum belediye vekilliğine rağmen: "Bu şehri ben dizayn ederim ve ben bu şehrin vekili, kaymakamı, alay-garnizon komutanı, belediye başkanı, başhekimi, ilçe tarım, nüfus, sağlık, eğitim müdürüyüm!" demedi!
3- Kendi kaprisleri uğruna şehri kendi yakınlarının iş merkezine çeviren ve hatta lise düzeyindeki amcaoğlunu bilmem ne müdürü yaptığı iddia edilen milletvekili gibi davranmadı!
4- İki koltuğun gücünü kullanıp ihale, çadır kentlerden yaptığı vurgunların sonunda Metropoller de rüya gibi tatiller geçirdikleri iddia edilen belediye başkanları gibi davranmadı!
5- Kişisel husumetini ve tarla anlaşmazlığını bahane edip kimseyi terörist ilan etmedi birileri gibi!
6- Mazot kaçakçılığı yaptığı iddia edilen bazı belediye başkanları gibi devletin halka dağıttığı tapuları bahane edip halktan fahiş bedeller istemedi!
6- Bazı kurumlara pusula gönderdikleri ve yakınlarını yerleştirme mesaisi yaptıkları iddia edilen bazı milletvekilleri gibi kurum müdürlerine baskı yapmadı!
8- Halkın sorunlarından bana ne demedi!
Bilakis bir devlet adamına yaraşır duruş ve işini doğru yapan bürokrat olarak mücadele etti.
DEDAŞ TAZMİNAT ÖDEYECEK!
Şehre ayak basar basmaz kendi de karanlıkta kalan kaymakam, giderek artan anlamsız enerji kesintileri karşısında durumu el atar...
Bu kesintilerin anormal boyutlarda olduğunu fark eden Kaymakam, önce sözleşmelerde bir aylık kesinti miktarını araştırır. Sonra DEDAŞ yetkililerinden son bir atlık kesintilerin saat toplam bilgilerini ister. Sırtını hükümete ve hatta bizzat Cumhurbaşkanı yakınlığına dayadığı algısı ile bölgeyi adeta sömürgesi haline getiren yetkililer bu bilgileri vermez! Bunun üzerine kaymakam EPDK'ya (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanlığı) bir dilekçe ile bilgilerin kendilerine verilmediğini, kesintilerin normalin çok üzerinde olduğunu bildiren bir başvuru ve bilgilendirme dilekçesi gönderir.
SIKI DURUN!
Evet, sıkı durun; hani iş yapmaktan aciz bazı siyasilerimizin aman arkalarında büyük güç var dediği DEDAŞ kaymakamın bu girişi ile ilk tokadını yemiştir çünkü EPDK zehir zemberek bir üst yazı ile bütün bilgilerin kaymakamlığa verilmesini ister hatta yıllık kesinti oranlarının derhal bildirilmesi talimatı verir.
Kurmayları ile DEDAŞ'tan gelen onlarca CD ve kayıtları inceleyen kaymakam DEDAŞ'ın bir yılda yapmadı gereken yasal kesintileri bir aya sığdırdığını tespit eder ve savcılık aracılığı ile mahkemeye verir!
Sonuç mu; DEDAŞ tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.
Yıllardır yok, Cumhurbaşkanımızın yakınlarına ait, yok ortakları arasında bakanlar var algı operasyonu ile
1- Abartılı faturalar ile,
2- Çiftçilerin desteklemelerine koydukları kanunsuz blokeler ile,
3- Prim için olmayan cezalar keserek,
4- Şehirleri köstebek yuvasına çevirerek,
5- Haksız rekabet yaratarak!
Halkın kanını emdiği iddia edilen DEDAŞ diz çökmeye başlamış çünkü kaymakam bu algı operasyonunun belini kırmıştır bir kere.
Ve KAYMAKAMDAN İKİNCİ TOKAT!
İşini yapmak yürekli adamların işidir...
DEDAŞ'ın akıl almaz uygulamalarına karşı dimdik duran kaymakam bu kez köstebek yuvasına dönen ve halk sağlığı ile can güvenliğini tehlikeye atan kazılar için mücadele etmeye başlar.
Sonuç mu; kaymakam bey savcılık aracılığı ile DEDAŞ'ı mahkemeye verir ve bu kazılar nedeniyle de tazminat ödeme durumu eli kulağındadır!
KAÇAK ENERJİ VURGUNU!
Kuzeyin oğlu Ömer Dereci; Güneyin esmer alınlı gariban halkına yapılanlara karşı yüreğini ortaya koymuştur bir kere!
EPDK resmi internet sitesinde yayınlanan ve benim de haber yaptığım "Nüfus dağılımına göre elektrik kaçağı kullanıcıları listesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden tek bir il bile ilk 10 da yoktur! Ama DEDAŞ bölgede sürekli bu gerekçe ile haksız kazanç elde etmektedir.
ÇİFT TARAFLI VURGUN!
Atatürk Barajı ile ülke enerji ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayan bölge halkı çift taraflı kaçak elektrik bedeli tahsilatı ile sömürüldüğü iddiaları araştırılır.
Sonuç:
1- Kaçak elektrik kullandığı tespit edilen abonelere fahiş cezalar uygulayan DEDAŞ aynı zamanda kaçak elektrik tüketim bedeli adı altında bütün bölge halkından haksız bir kazanç elde etmektedir!
2- En tehlikeli iş kolunda çalıştırdığı personeline asgari ücret ve altında maaş ödeyen DEDAŞ elemanlarına kaçak elektrik tespiti karşılığında prim sistemi ile ödeme yaparak personeli halkın canına okumakla görevlendirir. (İddiadır)
3- Viranşehir de tespitli ve belgelidir ki büyük sitelerde okuyucu olmadığı halde faturalar kesilir!
DEDAŞ AK PARTİ KARŞITLIĞI YARATAN BİR SÖMÜRÜ KURUMU OLDU!
Bakınız;
1- Bölge çiftçilerinin belini büken DEDAŞ batıdaki büyük sanatı fabrikalarının ödediği sabit ücretleri çiftçilerin kuyularından tahsil ederek, desteklemerine bloke koymak ve bloke konulan büyük oranda paraları işlettiği iddiası ile büyük ve haksız kazanç elde ederken; tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiştir.
2- Yanlış yapıldı adı altında ya yutarsa mantığı ile faturalar şişirilmiş; itiraz edenlere "Pardon başka fatura da eklenmiş!" denilerek fatura düzeltilmiş itiraz etmeyenler korkunç rakamları tutan ödemeler yapmıştır.
3- Sabit fatura sistemi ile gariban halk perişan edilmiş, esnaf kepenk kapatma noktasında gelmiştir.
Örnek: Antalya da yaşayan bir vatandaşa düzenli olarak her ay aynı tutarda fatura gönderilmiştir.
4- Bölge halkı sürekli enerji kesintileri ile karanlığa mahkûm edilmek sureti ile psikolojik baskı yapılmış ve hükümete tepkili gale getirilmiştir!
5- Yüksek voltaj enerji aktarımı ve kesintileri başta esnaf olmak üzere gariban halkın iş yeri ve evlerinde beyaz eşyaların zarar görmesine neden olmuş; bu ekonomik zarar halkın hükümete tepkisini yükseltmiştir.
6- DEDAŞ bölgeye yatırım yapmamış, yatırım adı altında yapılan kazılar can ve mal kaybına neden olmuştur. (İddia)
KORKMUYORUM KORKMAYIN 8 MART MİLATTIR!
Evet sevgili dostlar; "Arkalarında büyük güç var, aman ha dokunmayın!" yalanı ile yıllardır kanımızı emen DEDAŞ’ dan korkmuyorum, korkmayın.
İşte kahraman bir kaymakam çıktı ve DEDAŞ'ı paçavraya çevirdi.
Bakınız; Cumhurbaşkanımız 8 Mart da Urfa da miting düzenleyecek. 15 Temmuz etkinliklerinde yalakalık mesaisinden, siyasilerden imtiyaz peşinde koşuşturmalardan ibaret hiç bir halt etmeyen bazı STK başkanları, muhtarlar bu durumu mutlaka iletmelidirler.
Siyasilerimiz kaymakamımızın bu hukuk mücadelesini örnek vererek artık bu zulmün bitmesi için mutlaka Cumhurbaşkanımıza durumu izah etmelidirler.
İnancım odur ki; kendisine veya ailesine yakınlık yalanı ile bölgeyi sömüren DEDAŞ'a en ağır tepkiyi koyacaktır Cumhurbaşkanımız.
Tıpkı olmayan terör ile mücadele eden çakma kahramanların trenden indirmeye başladığı gibi...
BÜTÜN KAYMAKAMLAR GÖREVE!
Ömer DERECİ yılların zulmüne son vermenin ateşini yakmıştır. Şimdi sıra diğer ilçe kaymakamlarındadır.
TEŞEKKÜRLER BÜYÜK VALİM!
Sevgili dostlar; Şanlıurfa valisi Abdullah Erin şehrin kaderini değiştirme ve devletin şefkatini, adaletini yerleştirme anlamında artık bir tarih yazıcıdır!
Öyle ki; görev yaptıkları ilçelerde belediye başkanı ile kol kola ihale vurguncusu haline gelen kaymakamlara onun döneminde rast gelemezsiniz.
Abdullah Erin döneminde valilik kapısı halka kapatılmamıştır.
Bu adam huzuru, adaleti, merhameti nakış gibi işlerken adeta tek başına bu şehrin kaderini değiştirmenin büyük üstadı olma yolundadır.
Giderek şehre huzurun, bereketin, devlet şefkatinin, adaletin çınarı olan Abdullah Erin'in kıymetini bilelim ve sırtına yüklediğimiz ağır yükü paylaşalım!
Herkes üzerine düşeni yapsın yeter. Zira onun bu halktan beklediği tek şey mağrur bir duruşla memleket, devlet ve millet sevdasına yaraşır bir duruştan başka şey değil.
1 NİSAN DA GÖRÜŞÜRÜZ!
Yazının girişinde cuma günü ölen adamın evladını hatırladınız değil mi?
Şimdi söylüyorum: 1 Nisan sabahından sonra Viranşehir'i bu hale getirenler ile görüşeceğiz!
Bakalım kendi ihtirasları yüzünden 31 Martta başarı sözü ile ilçeyi dizayn edenler 1 Nisan da ne yapacaklar?
Ve an itibari ile BŞ de Cevheri rüzgârı ederken Ceylanpınar, Viranşehir, Suruç, Bozova, Halfeti HDP; Akçakale SP, Harran gitti!
Essum Aslan Karaköprü de giderek yükselirken Birecik de kafa kafaya bir durum var.
Ak Partinin garanti diyebileceği sadece iki ilçe var: Kasım Gülpınar farkı ile Siverek ve Eyyübiye…
Ha, Kasım Gülpınar; Vizyon, merhamet, vicdanı ile BŞ, Bozova, Hilvan, Ceylanpınar ve diğer ilçelerde sahaya inerse rüzgâr terse dönebilir ama anladığım kadarı ile hala bunu göremeyenler var geçmiş ola...
Sahi, Siverek de gerçekleşen seçim bürosu açılışını gördünüz mü? Bir şehrin milletvekiline duyduğu güvenin, beslediği sevginin on binlerce insan tarafından haykırılışına tanıklık ettiniz mi?
Dost acı söyler...
Acı söylediğim için ötekileştirmeye devam edilme pahasına haykırıyorum; kimse kendini kandırmasın.
Şehir de Ak Partililerin Ak Partililere kurduğu kumpasların, algı operasyonlarının ve yaratılamayan sinerjinin doğal sonucu olarak Ak Parti Urfa'yı bütünü ile kaybetme noktasına gelmiştir.
*Küskünler...
*Encümen listeleri saçmalıkları...
*Topu Nihat Çiftçi'ye atma çabaları...
*Yaratılan Zeynel Abidin Beyazgül başaramaz algısı ve bu algıya güçlü tepki vermeyen teşkilat!
*İşsizlik
*Ekonomik sıkıntılar!
*DEDAŞ zulmü!
Ak Partiyi günden güne eritiyor...
1 Nisan da görüşürüz. Bakalım 31 Martta da ölmek bazılarını cennete götürecek mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: