‘’ Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder!’’
(George Orwell)
*Belki de bu yüzdendir ‘’ Kürtçenin yasak olduğu yerde durmam; zira bütün diller Allah’ın kelamıdır ve ben Kürt’üm arkadaş; dilimi yasaklayamazsınız!’’ dediğim için VATAN HAİNİ bile ilan edildim!
*Belki de bu yüzden, Suruç olaylarını bütün gerçekliği ve çıplaklığı ile kaleme aldığım için terör sempatizanı olmakla itham edildim!
*Belki de bu yüzden tarihin en başarısız GTH Bakanı Fakıbaba’yı, Faruk Çelik, Süleyman Soylu ve birkaç Ak Partili milletvekili, belediye başkanını haklı eleştirdiğim için Ak Parti düşmanı; bu yerel seçim de dürüstlüğüne inandığım birkaç Ak Partili adayı desteklediğim için Kürtlüğünü satan Ak Parti yalakası ilan edildim!
*Belki de bu yüzden ‘’ HDP’nin olmadığı bir meclis benim için meşru değildir!’’ diyerek sayıları 25 milyonu aşan Kürt halkı ve HDP seçmeninin iradesine saygımdan yine VATAN HAİNİ; Zeynel Abidin Beyazgül, Metin Baydilli, A. Al Bayık, Mehmet Kuş, Abdullah Aksak, Şeyhmus Aydın, Mehmet Canpolat gibi güvendiğim adaylara inandığımı ifade ettiğim için HDP Düşmanı, Ak Parti yandaşı ilan edildim.
Not: Bayık, Baydilli, Aydın’ın bu desteğime karşı gösterdiği vefasızlık da cabası!
*Belki de bu yüzden bu ülke de haksızlığa uğradığına inandığım başta KHK’lı olmak üzere MEB Mülakat, Süresiz Nafaka, Askeri Lise, DEDAŞ mağdurlarının sesi oldum diye AK Parti düşmanı HDP yandaşı ilan edildim.
*Belki de bu yüzden ‘’Nihat Çiftçi (Eski Şanlıurfa BŞ Belediye Başkanı ) bizimdir, bizdendir dediğim için Nihat Çiftçi yalakası; başta Mehmet Emin Özçınar olmak üzere BŞ Belediye bürokrasisi içerisinde hala Celalettin Güvenç’e hizmet eden ve Urfa halkının ağır tepkisini çekenleri yazdım diye Nihat Çiftçi düşmanı ilan edildim.
Not: Anamın ak sütü gibi helal olan kitap ücretimi söz verdiği halde ödemeyen Nihat Çiftçi’nin vefasızlığı da cabası!
*Belki de bu yüzden ‘’ Çadır kentlerde yapılan vurgunları, Ak Partii içine sızmış ve memleketimin kanını emen tefecileri, rüşvetçileri, ihale baronlarını isimleri ile yazdığım için; azılı muhalif; M. Kasım Gülpınar gibi siyasetin yüz akı, o toprakların son aristokratı, asilzadesini kaleme alırken Ak Parti yandaşı ilan edildim!
Ben gerçekleri vicdan süzgecinden geçirip kaleme aldıkça birileri dakika dakika beni başka tarafa yazarak ağır ithamlarda bulundular…
Ben gerçekleri yazdıkça birileri (Ki başta Özçınar olmak üzere; hakkımı gasp eden her kim varsa zehir zıkkım olsun her iki cihanda!) alın terimi, emeklerimi gasp ettiler.
Ve 9 Eylül Üniversitesinde salt Siverekli kimliği taşıdığı için rektörlükten edilen Adnan Kasmanı da yazan bendim; Fakıbaba’nın bin bir ayak oyunu ile engellemeye çalıştığı Ticaret Borsa Başkanı Mehmet Kaya’ya yapılanları da…
Halkın alın terini sömürüp İstanbul da, Ankara da, İzmir, Mersin ve hatta yurt dışında kapattıkları metresleri ile cukka eden mazot kaçakçılarını, ihale vurguncularını, beytülmal hırsızlarını da yazan bendim!
Kürt veya Arap kimliği taşıdıkları halde: Doğu ve Güneydoğu da PKK’nın giremediği, silahlı eylem yapamadığı belki de tek il olan Şanlıurfa da sözde terör var yaygarası ile teröre karşı savaş açan kahraman zırhına bürünerek masum, mazlum Kürt halkına zulmeden siyasileri de yazan bendim.
Başta Haliliye olmak üzere; Urfa da adeta hanedanlık kuran ve eğitim anlamında zırnık katkısı olmayan Eğitim Birsen Sendikasının bütün gerçeklerini de yazan bendim; 5-6 bin lira maaşla milyon dolarlık özel kolejleri ve her biri yüz binlerce liralık daireleri yapan vurguncuları da!
Suruç ilçe milli eğitim müdürüne yapılan haksızlığı kaleme alan tek yazar da bendim; HALK Eğitim evlerinde olmayan kurslara ve olmayan kursun kurs hocalarına ayrılan bütçeleri de!
Birileri belki de Urfa tarihinin en vicdanlı, en vizyonlu, merhametli, temiz valisini kendi hâkimiyet alanlarını ellerinden aldığı için gönderme kumpasları kurarken sosyal medyayı ayağa kaldıran da bendim; DEDAŞ Zulmüne tek başına kafa tutan da ben…
İster ukalalık deyin, ister megalomanlık arkadaş; ‘’Başarılı bir hizmet, çalışmayı yaptığında takdir eden, halkın zararına bir işe imza attığında yerden yere vuran bir tarz ile Urfa yerel basınına bambaşka bir bakış açısı getiren bendim’’
Her biri birer Ak Parti belediyesi abonesi veya elemanları Ak Parti belediyelerinden maaş alan, hatta belediye başkanı veya başkan yardımcısı ile ortak site açan, siteleri Fetö’den kapatılmış, üç kuruşa haber yapan ve en önemlisi ‘’ Ya belden aşağı vuran ya yalakalığın zirvesinde ilah eden basın anlayışına dur diyen de bendim…’’
Sabahattin Cevheri asla ve asla Kürt halkının temsilcisi olamaz diyen bendim; bir esprisi üzerinden terörist yaftası yapıştıranlara ALÇAK’sınız diyen de. Ve ben Essum Aslan’a yapılan videolu alçakça saldırıyı kaleme alırken; birileri her iki SKM’den vurgun yapıyor ama ‘’Ben dürüst gazeteciyim!’’ naraları atıyordu.
Velhasıl sayısı 3’ü 5’i geçmeyen bir avuç onurlu isim dışında Urfa yerel basının gerçek yüzünü ortaya koyanda bendim.
Böyle olduğu için benden nefret mi ediyorsunuz; çok teşekkür ederim! Ve diyorum ki; son gerçekliği de açıklamak yine bana düştü; yani Ak Parti yetkililerine neden kaybettiklerini haykırmak gerçeğini!
İSTANBUL ISRARI VE EKSİK OLAN ÖZELEŞTİRİ AK PARTİYİ BİTİRİR!
Sanırım genel seçim sürecinde kaleme aldığım bir köşe yazımda aynen şu ifadeleri kullanmıştım: ‘’ Recep Tayyip Erdoğan, Selahattin Demirtaş ile birlikte bu ülkenin bütün siyasi tarihine gelmiş en zeki ve en başarılı üç beş liderlerinden ikisidir! Demirtaş’ı Kandil, CHP, Türk Solu dört duvar arasına
iterken; Süleyman Soylu, MHP İle ittifak, Erdoğan’ı yanlış yönlendirenler ve parti içine sızmış tefeci, rüşvetçi, ihale vurguncusu, liyakat yoksunlarına rağmen Erdoğan hala güçlü ise: Bu, sayıları giderek azalan bir kesim Kürt halkı ile ülke de kendisinden hala ümitlerini kesmeyen gerçek Ak Partili Erdoğan sevdalılarıdırlar…’’
Öyle ya; bir şiir okuduğu için mahpus damlarına mahkûm edilen mazlum, yiğit Anadolu delikanlısı; ülke ve dünyadaki bütün mağdurların sesi, lideri, Kürt halkının kardeşi Erdoğan’dan günümüzün tek başına kalan Erdoğan’ına evrilme sürecini ne Ak Parti kurmayları görebildi ne de Erdoğan’ın bizzat kendisi!
İşte bu durum bugün İstanbul ısrarı yüzünden büyük resmi görememe gerçeği ile bir kez daha hortlamış; Ak Parti ‘’Ülke tarihinin en büyük yatırımlarının yapıldığı İstanbul başta olmak üzere nerede ise bütün BŞ Belediyelerinin kaybediliş nedenlerini sorgulamak yerine, İstanbul’u kazanarak gerçekleri örtmek ve günü kurtarma yanlışına sürüklenmiştir!’’
Tek bir Ak Partili dâhil çıkıp da ‘’ Ne oldu da milyon yıl geçse asla bir araya gelemeyecek olan ve her biri aşırı uç ideolojilerin temsilcileri olan SP, CHP, İP ve HDP tek yürek aynı yörüngede konsolize oldu?’’ demiyor, diyemiyor…
Çünkü özeleştiri mekanizmasının devreye girmesi aslında Erdoğan etrafına çöreklenmiş ve Erdoğan ile halk arasına duvarlar örmüş birilerinin sonu olacak da ondan!
Biz gelelim gazetecilik etiğinden yoksun bazın mensuplarından tutunda; Ak Partililerin dile getiremediği AK Partinin BŞ’leri ve belki de sonraki seçimde bütün ülkeyi kaybetmesine neden olan, olacak yanlışlara:
1- ERDOĞAN KARŞITLARINA VERİLEN ÖDÜLLER!
Yanlış okumadınız… Erdoğan ile yola çıkan ve Ak davanın yılmaz savaşçıları bir bir parti dışında kalırken; Süleyman Soylu, Fakıbaba, Numan Kurtulmuş gibi meydanlarda Erdoğan’a hakaret eden, savaş açan kim varsa ya bakan oldu ya başkan yardımcısı!
Elbette bu durum Ak Parti içerisinde iç huzursuzluğa ve giderek ayrılıkla son bulacak deprem faylarının açılmasına neden oldu.
2- TEFECİLER & VURGUNCULAR!
Erdoğan’ın çizdiği adil siyaset ile kalkınma projesinin adaletini yok eden, kalkınmasını ise sadece kendilerine yontan bir kesim tefeci, rüşvetçi, ihale vurguncusu ve çapsız ismin partiye sızması kamuoyunda ciddi rahatsızlığa neden oldu.
Bu yönden her gün patlayan skandallara rağmen vurguncu bakan, belediye balkanı ve bürokratlar bir türlü tam manasıyla partiden temizlenmedi.
3- VAKIFLAR!
Başta 49 masum çocuğun yurtlarında tecavüze uğradığı ENSAR olmak üzere; ne yaptıkları belli olmayan bir takım vakıfların AK Parti belediyelerinden hatırı sayılı ödemeler aldığı iddiaları yine halkın arasında ciddi rahatsızlığa sebep oldu.
Aile ve Sosyal Politikalar bakanı hanımefendinin masum çocukların tecavüzüne gösterdiği ‘’ Bir kerecikten bir şey olmaz!’’ refleksi halk arasında büyük nefret uyandırdı. Yetmedi çocuk tacizlerini ‘’ Babanın 9 yaşındaki kız çocuğu ile cinsel münasebeti günah değil bademledir!’’ diyecek kadar alçaklaşan Cübbeli başta olmak üzere halka sürekli cinsel istismarı öven bir takım isimlere müdahale edilmemesi yine ciddi rahatsızlık yarattı.
4- YÖRÜNGEDEN ÇIKAN DİYANET BAŞKANLIĞI!
Maalesef eğitimden milli savunmaya kadar en hayati huşular hatta bazen onlardan çok daha fazla bütçe ayrılan Diyanet başkanlığı ve başkanlığa bağlı bir takım isimlerin yarattığı sorunlar Erdoğan’ın İslam Coğrafyasının bütünlüğüne; imanı kuvvetli, zeki, akıllı, iradeli, barışçıl, paylaşımcı genç nesiller hayaline büyük darbe vurdu…
Diyanet başkanlığına mensup bazı müftülerin, imam ve Ak Partililerin yaranmak kaygısı ile Erdoğan’ı nerede ise ve haşa peygamber ilan eden eylem ve söylemleri; çocuk tacizleri, seçim fetvaları 75 milyon Müslüman arasında ciddi tepkilere neden oldu.
Bugün her Ak Parti belediyesinden çalışmadan para aldıkları iddia edilen ve kanımca sadece trol vazifesi gören yüz binlerce ismin örneğin ‘’Erdoğan’ı eşimle aynı yatakta yakalasam helaldir; Erdoğan’ın kullandığı tuvalet kağıdı olmaya razıyım veya Erdoan’ın cariyesi olmaya hazırım!’’ gibi iğrenç, haysiyet yoksunu ve insanlık onurunu ayaklar altına alan söylemleri giderek Erdoğan düşmanlığını körükledi ama kimse görmedi, müdahale etmedi!
5- KHK MAĞDURLARI VE FETÖCÜ MESELESİ!
Hain 15 Temmuz Darbe kalkışmasından sonra başlatılan ve giderek at izinin it izine karıştığı; cadı avına dönüşen fetöcü avında yaşanan tutarsızlıklar ve haksızlıkların yarattığı mağduriyetler Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığına yağ sürdü!
Bakınız; adı ne olursa olsun bir terör örgütünün 5 ayağı vardır.
a) YÖNETİM KADROSU
b) MİLİTAN KADROSU
c) PROFESYONEL ÇALIŞANLARI
d) GÖNÜLLÜ SEMPATİZANLARI
e) ZORAKİ SEMPATİZANLARI
Erdoğan’ın ‘’Kandırıldık, yanıldık’’ açıklamasına rağmen; Fetö Terör örgütünün yönetim kadrosunu oluşturan siyasi ayağına ve profesyonel kadroyu oluşturan bürokrat kesimine yönelik tutuklama, hapse atma işlemi yapılmazken: Fetö Terör örgütü ile uzaktan yakından alakası olmayan kimsesizlerin ve asla fetöcü olmayacak ‘’Milli Görüşçü, Ülkücü, Solcu ve Kürt’’ tabanlı isimlerin fetöcü damgası ile işinden, aşından edilmesi; ülke genelinde adalete ve Erdoğan duruşuna olan güveni zedeledi…
Öyle ya; bir konserde Fetö elebaşı için ‘’Gel artık seni çok özledik!’’ diyerek gözyaşı döken Fatma Şahin’in kandırılma ve yanılma hakkı vardı da; Fatma Şahin’in videosunu beğendiği için açığa alınan garibanın yok muydu?
Fetö elebaşının tecavüze karışan kardeşinin skandalını örttüğü iddia edilen Celalettin Güvenç’in yanılma, kandırılma hakkı vardı da; Celalettin Güvenç, Bülent Arınç ve nerede ise bütün bakanların dershanelerine yönlendirdiği mazlum, fakir fukara kesimin yanılma, kandırılma hakları yok muydu?
Tek bir bakan, tek bir milletvekili, bürokrat, belediye başkanı bedel ödemezken; tarihte eşi benzerine rastlanmayan ve resmen sosyal ölüme terk edilen yüz binlerce KHK mağdurunun yaşama hakkı yok muydu?
Erdoğan’ın ‘’Yanlışlıkla tek bir masumun hakkı gasp edilirse bu vebalin altından kalkamayız!’’ uyarısına rağmen; yaşadıkları haksızlık karşısında kahrından intihar eden veya sürüklendikleri tarlalarda, inşaatlarda öldükten sonra işlerine iade edilen onca masumun hakkı yok muydu?
Evrensel hukuk da her cezanın karşılığı var iken; KHK mağdurlarını süresiz bir şekilde işinden eden, özel sektör yasağı ile yaşama hakkını elinden alan acımasızlık ve sonrasında sözde masum insanların arınması adı altında kurulan OHAL Komisyonunun torpile bulaştığı iddiaları 80 milyon insanın vicdanında derin yaralar açılmasına neden oldu.
Düşünsenize; devletin izin verdiği sendika ve bir dönem bakanların yönlendirdiği dershane, Bankasya kriterleri ile on binlerce insanın hayatı karartıldı!
‘’Fetö terör örgütünün kazanmak istediği personel’’ adı altında eşine benzerine rastlanmamış ve tarihin en saçma terör yandaşlığı damgası ile binlerce masum insanın hayatı karartıldı!
Henüz körpe beyinli ve emir eri askeri liseli çocuklar sorgusuz sualsiz ya hapse atıldı ya hayatları karartıldı!
Çakma baylock uygulaması gerekçe gösterilerek, zavallı bir fitarıdan ibaret bir garsonun cebinden çıkan flashback ile 9 binin üzerinde masum polisimizin hayatları karartıldı!
Bütün bunların yanı sıra; bir yandan çözülemeyen süresiz nafaka sorunu nedeni ile dağılan yuvalar, torpilden başka bir halta yaramayan MEB Mülakatın mağdur ettiği yığınla insan, ikinci hatta üçüncü sınıf durumuna düşürülen kadınlarımız, Ak Parti belediyeleri ve resmi kurumlarda sadece Ak Partililere verildiği iddia edilen ihaleler, halkın kanını emen DEDAŞ ve benzeri enerji dağıtım şirketlerine dur denilmemesi, yolsuzluk yaptıkları ayyuka çıkan bazı belediye başkanları, bürokrat ve bakanların görevlerinden azledilmemeleri, sadece Ak Parti yanlısı sanatçılara başta TRT olmak üzere tanındığı iddia edilen imtiyazlar ve bütün bunların mağduru olan milyonlarca isim…
Üzerine derin bir işsizlik, giderek uçuruma doğru yuvarlanan ekonominin geldiği nokta.
6- SERT KÜRT POLİTİKASI!
Yazımın başında Erdoğan ve Demirtaş’ı ülke siyasi tarihine gelmiş en büyük liderler arasında saydığım görülecektir. Bunun en önemli gerekçesi her ikisinin de PKK’dan dolayı 50 yıl oysa yüz yıllardır haksızlığa uğrayan Kürt halkının ülkemiz ekonomisine, kardeşliği ve iç, dış huzuruna karşı en büyük engel olan Kürt sorununu çözme noktasına getirmiş olmalarıdır…
Dersim halkından özür dileyen; Şiwan Perver’in ellerini havaya kaldıran, Ahmet Kaya’sına ağlayan büyük lider Erdoğan’dan Süleyman Soylu’nun ve MHP ile ittifakın getirdiği sert politikasına keskin geçiş yine Erdoğan ve Ak Partinin ciddi güven ve oy kaybına neden oldu.
Kayyum atamaları, masum Kürtlerin KCK ile sürekli işlerinden edilmesi; Suruç örneğinde olduğu gibi özellikle Kürt halkının vicdanında büyük yaralar açanların adeta ödüllendirilmesi gibi pratikler Kürt halkının Erdoğan’a küsmesine neden oldu.
Oysa ülke siyasi tarihinde sırtını Kürt halkına dönen hiçbir liderin ve partinin çok fazla iktidarda kalamayacağı gerçeği görülmedi…
Son yerel seçimler de göstermişti ki; Kürtler batıda Ak Partiye kaybettirmiş, doğu ve güneydoğuda kazandırarak ince bir mesaj vermiştir…
Kürler hala kardeşleri olduğu ve 3 yıla yakın süren ve tek bir Türk ile Kürt annenin evlat acısı ile haykırmadığı sürecin baş mimarı Erdoğan’dan ümidini henüz kesmediler. Zira böyle bir ümitsizlik halinde Şanlıurfa örneğinde olduğu gibi doğu ve güneydoğu da Ak Parti ayakta kalamazdı.
Buna rağmen nüfusu Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi kadar bile olmayan Trabzon’dan 5 Karadeniz kökenli bakanın yer aldığı kabine de Fakıbaba gerekçesi ile dışarıda bırakılan ŞANLIURFA yer almadı’
‘’ En büyük Kürt Partisi Ak Partidir’’ diyen Erdoğan’ın partisi son genel seçimde Kürt aday sayısı nerede ise yok denecek kadar azaldı!
Sözde Kürt kökenli oldukları için MKYK da görev verilen birçok isim Kürtlerin yok saydığı, Kürtlerde karşılığı olmayan veya bizzat Kürt olana zulmeden isimlerden oluştu! Netice mi; Van’ın tamamı, Diyarbakır, Mardin gitti! Şanlıurfa da Abdullah Öcalan’ın memleketi Halfeti dahi alınırken¸ kaybedilen tek ilçe Suruç!
Ve finalinde MHP ile girilen ittifakın sadece MHP’ye yaradığı gerçeği görmezden gelindi. Harran gibi referandum da Erdoğan adına rekor kıran bir ilçe baba oğul hanedanlığına yani MHP’ye bırakıldı. Mersin, Adana kaybedildi…
Misal Urfa da Nebati gibi, Fakıbaba gibi asla o koltukları hak etmeyen hatta bir dönem Ak Partiye savaş açmış isimler bakanlık, bakan yardımcılığı gibi makamlar ile ödüllendirilerek Kürt halkının yaşadığı ve tarım ile hayvancılığa dayalı bir yaşamın olduğu yerlerde her ikisinin bitme noktasına gelmesine sebep olundu!
Kürtlerin kardeşi ve Kürt sorunun çözüm mimarı Erdoğan’dan; her Kürdü terörist gören Soylu siyaset anlayışına geçiş ciddi oy ve güven kaybına neden oldu. Özellikle İstanbul, Ankara, Mersin ve Adana da…
7- SURİYELİ GÖÇMENLER!
Şahsen yanlış bulduğun Suriye politikasının sayıları 5 milyonu aşan göçmen kamburu ile 80 milyonun psikolojisi ve ülke ekonomisi üzerinde yarattığı tahribatlar Ak Partinin giderek oy kaybetmesine neden olan bir başka sorundu…
Düşünsenize; sayıları 3 bini geçmeyen DEAŞ Canavarlarını tükürükle boğabilecek iken ülkelerine sırt çevirip kaçan korkaklar yumağı 5 milyon Suriyeli!
Ve düşünsenize; günde ortalama 1.000 doğum oranı ile yakın gelecekte sayıları 10 milyonu aşacak kendi ülkesini satmışlardan ülkemize sadakat beklediğimiz göçmenler!
Ayrıca vatani görevini yapan biz, vergisini ödeyen biz ve bizler işsizliğin pençesinde debelenirken konaklama, tedavi, vergi, askerlik gibi her şeyden muaf üzerine de maaş alan misafirlerin kamuoyu psikolojisinde yarattığı travma…
Yeri gelmişken; her bayramda ülkelerine gidip eğlenen bu misafirleri evlerine temelli gönderin artık…
8- KARADENİZ VEYA AİLE KABİNESİ TEPKİSİ!
Özellikle birbirini adeta yerle bir eden ve gelenin sistemi sil baştan değiştirerek ülke eğitimini çorbaya çevirdiği ME Bakanlıkları başta olmak üzere istikrarsız kabineler Ak Parti ve Erdoğan'a büyük zarar verdi!
Son kabine de fazlasıyla Karadeniz kökenli ismin yer alması; damadın ve aileye yakın isimlerin kabineye girmesi ile halk arasında "Aile veya Karadeniz Kabinesi" algısı oluşması yine bir diğer sorundu.
GTH Bakanlığının tarım ve hayvancılık şehri Şanlıurfa'dan alınması ardından Fakıbaba'dan daha da başarısız ve tarım ile hayvancılıktan bihaber ismin gelmesi büyük eleştiri aldı.
Yine Ak Parti ile alakası olmayan isimlerin salt vekil sayısı gerekçesi ile bakanlıkları hak eden vekillerin kabine dışında kalması hem parti içinde hem dışarıda büyük eleştirilerin sebebi oldu.
9- YANDAŞ BASIN ANTİPATİSİ!
Özgürlüklerin ve mazlumların yılmaz savunucu, adaletin ak yüzü olarak ülkede sevilen Erdoğan'ın son dönem de Fetö ve HDP yanlısı gerekçesi ile nerede ise muhalif bütün Tv kanal ve ulusal gazetelerin tasfiye edilmesi halk arasında ağır tepkilere neden oldu.
Karbon kağıdına basılmış gibi birbirinin kopyası TV programcıları ve köşe yazarlığının haber adı altında sürekli Erdoğan yalakalığı yapması, hedef gösterdiği isimleri mesnetsiz iddialar ile belden aşağı vurmaları halkın gözünden kaçmadı fakat en büyük sorun kendi içinde dahi muhalif basının yok edilmesi yapılan hataların görülmemesine sebep oldu.
ahaber TV kanalı Ak Parti ve Erdoğan antipatisinin yeşermesinde başrol oynarken; TRT'nin Ak Parti yanlısı liyakat yoksunu kadrolarla dolması; Rıdvan Dilmen gibi spor yorumculuğunu bile Erdoğan yalakalığı ile karıştıran isimlerin uçuk rakamlarla program yapması mesela izleyici kitlesi olmayan Muazzez Ersoy gibilerin yüz binlerce lira bütçe ile TRT Müzik de program yaptıkları iddiaları büyük tepki topladı.
ERDOĞAN BÜYÜK LİDER ARKADAŞ!
Şimdi anlıyor musunuz neden ‘’Erdoğan gelmiş geçmiş en büyük siyasi liderlerden birisidir!’’ savımı?
Anlamadınız değil mi; o halde hepinize sorarım: Avrupa ve dünyanın bütün ülkelerinde yukarıda saydığım bunca sorunlardan sadece birisinin yaşanması halinde bile o lider bir gün bile koltuğunda kalamazdı…
Erdoğan hem de hala 80 milyonun %52’sinin iradesi ile iktidarda çünkü o her şeye rağmen hala başta Kürtler olmak üzere barışın, İslam Coğrafyasının, mağdurların ümidi olma durumunu koruyor…
Çünkü bu halk geçmiş referansı ile Erdoğan’ın yine mahpus damlarında bile haksızlığa başkaldıran o bıçkın delikanlının geri döneceğine inanıyor…
Çünkü Erdoğan’ın etrafına çöreklenmiş bir takım art niyetlilerin varlığını biliyor bu halk…
VE FELAKET DEDİĞİM!
Bir millet, bir halk için felaket nedir biliyor musunuz; adaletin bittiği ve sevginin tükendiği noktadır!
*Dostluğa, vefaya, sevdaya, kardeşliğe; yani bizi biz eden, yani güzelden yana ne varsa kirlettiğimiz! *Kardeşin bile kardeşini 3-5 kuruşa ulu orta sattığı! Düşenin çamura bulandığı ve dahi sesinin duyulmadığı!
*İnsanı insan olduğu için ve yaratandan dolayı sevebilmeyi unuttuğumuz bu kokuşmuş düzen hepimizin felaketidir arkadaş…
Siyasal İslam’ın ve kapitalizmin hüküm sürdüğü; benden olmayanı düşman eden anlayış hepimizin felaketidir arkadaş!
Etrafında olup biten haksızlığa, zulme karşı suspus, kör bakan haller hepimizin felaketidir arkadaş!
Çıkar, imtiyaz beklentisi ile karşımızdakilerin hatalarını dahi alkışlama zavallılığı hepimizin felaketidir arkadaş!
VE BEN!
Ve ben bu felaketin orta yerinde diyorum ki; Erdoğan bu ülkenin, İslam coğrafyasının ışığı henüz sönmemiş ve dönüşüne inandığım büyük liderdir!
Ve ben diyorum ki; Selahattin Demirtaş derhal çıkmalı; HDP tarihteki Kürt katliamlarının altında imzası bulunan CHP ile Türk solu ve Kandilin güdümünden kurtulmalı; Kürt sorununu çözecek politikalar üretmelidir!
Ve ben diyorum ki: Kürtüm; ülkesine âşık Siverek Karacadağlı; dilinin yasaklanmasına, halkının haksız yere ezilmesine karşı duran bir Kürt’tüm!
Ve ben ‘’ Senin gibi pis bir Kürt sayesinde işime iade edileceksem kalsın!’’ diyen KHK Mağduru Türk polisi kardeşim kadar Türk’üm!
Ve Ben; ‘’Yavel senin gibi Kürde mi kalmış bizi savunmak?’’ diyen Arap Doktor kardeşim kadar Arap’ım!
ŞİMDİ!
Bu ahval ve şerait içinde yani benden olmayan düşmandır anlayışının inadına gerçekleri haykırdığım ve birilerinden olmadığım;
• Mesela Kürt olduğum,
• Mesela Erdoğan büyük lider dediğim,
• Mesela KHK ve MEB Mülakat başta olmak üzere ülkem de ve dünyada haksızlığa uğramış bütün mazlum ve masum mağdurların sesi olduğum için,
• Mesela makamı ne olursa olsun rüşvet alan, ihale ve vurguncusu ve tefecilere savaş açtığım için,
• Mesela doğduğum coğrafyanın son asilzadesi, aristokratı ve ülke siyasi tarihinin en temiz üç beş isminden birisi olup; şahsının hatırına, duruşuna duyduğum saygı ile Ak Partiye destek verdiğim M. Kasım Gülpınar gerçeğini savunduğum için,
• Mesela kendi topraklarımda halkıma zulmeden çakma terör kahramanlarına karşı dik durduğum için…
Evet ya; hiçbir şey beklemeden ve sadece insan olabilme çabası ile gerçekleri haykırdığım için beni de düşman edecek ve ceza verecekseniz bundan ancak şeref duyarım…
En büyük felaket sevgisizliktir ya; mağdurları biraz daha ama 80 milyonu öyle çok seviyorum ki; buyurun beni sevgim ile yargılayın şeref duyarım…
Yorumlar
Kalan Karakter: