Ülkenin kuruluşundan beridir "Olmaz!" denileni "Olur" kılan; bundan yirmi, yirmi beş yıl öncesine kadar yapılma ihtimali herkezce ütopik denilen yatırımları bir bir hayata geçiren ve bugün başta ABD olmak üzere  dünyayı yöneten emperyalist güçlere kafa tutan Erdoğan ile onsekiz  yıldır girdiği her seçimi ezici bir üstünlük kurarak zaferle taçlandıran AK Parti gerçeği var karşımızda...

Kim olursanız olun: Bu ülkeye yapılacak en büyük iyilik, hizmet, yatırımın tek adı Kürt sorununun demokratik çerçevede çözümüdür.

Yine ülke siyasi tarihinde çözüme en çok yaklaşan liderdir Erdoğan...

*Çözüm Süreci
*Marmaray
*Ülke sporunu ayağa kaldıran modern statlar, spor salonları.
*Ülkenin en ücra noktalarına yapılan havaalanları.
*Mesafeleri kısaltan asma köprüler, teknoloji harikası tüneller.
*Kendi silahını üretme noktasına gelen savunma sanayii de yaşanan büyük atılımlar.

Bütün bunlar ve çok daha fazlası Erdoğan'ın liderliğinde ülkenin artı hanesine yazılan eşsiz büyük hizmetler olarak tarihteki yerlerini aldılar.

Peki, ne oldu da bu kadar büyük hizmetlere, başarılara imza atan bir lider ile partisi son iki yıldır ciddi manada oy; halk nezdinde güven kaybetmeye başladı?

Anketler Ak Partinin bugün seçim olması halinde %29 seviyelerine düştüğünü göstermeye, ülke çapında siyasi partilerden bağımsız halk tabanlı muhalif bir ses yükselmeye başladı.

ÖZHASEKİ VE ŞANLIURFA ÖRNEKTİR!

Çözüm sürecini sonlandıran; Ak Partiyi parça parça zayıflatırken tükenme noktasına gelen; MHP'nin yeniden ayağa kalkmasına neden olan MHP & Ak Parti ittifakı aslında gerilemenin ana sebeplerinin başında gelir...

Bunun yanında dört duvar arasında olması gereken bazı mafyatik tiplerin dahi siyasi figür haline getirilmeleri; ülke ekonomisinin bütün yönetimini Karadeniz lobisinin devralmasına olanak sağlayan imtiyazlar, Ak Parti belediyeleri ve Ak Partili bazı bürokrat ile bakanların karıştığı iddia edilen yolsuzlukların hukuken izahının yapılmıyor; hesabının sorulmuyor olduğuna dair kamuoyunda oluşan intibayı da diğer sebepler olarak sayabiliriz.

İddia ediyorum: Çok değil; bundan en geç 10 yıl sonra Türkiye Sineması ve dizi sektörü ile edebiyatı dünyanın en başarılı sektörleri olacak!

Türkiye sineması art arda oscar kazanan senaryolar, yönetmenler, kurgular ile bir anda dünyanın en önemli, en başarılı sineması olurken; altın ayı, cannes film festivali ve dünyanın diğer bütün film sektörü ödülleri yağacak ülkemize!

Hakeza Nobel başta olmak üzere en önemli edebiyat ödüllerini bizim yazarlarımız kazanacak!

İlk bakışta ütopik ama harika gibi görünen bu kazanımların tek sebebi bugün fitilini "Babil" dizisinin ateşlediği KHK mağduriyetlerinden doğan tarihin en büyük insanlık dramları sağlayacak...

15 Temmuz hain ve kanlı darbe kalkışması sonrası ciddi manada yanıltılan ve hala Erdoğan gibi zeki bir liderin yanıltılmasını hazmedemediğim fetöcüleri temizleme operasyonlarında yaşanan derin yanlışlar, Ak Partinin zarar gördüğü en önemli süreçlerden birisidir.

Siyasi ayağına dokunulmayan ve at izinin it izine karıştığı fetöcü avı, aileleri ile birlikte bugün sayıları iki milyonu; farkındalık duyarlılığı ile ülke genelinde tarafı on milyonları aşan en güçlü muhalefet oluşumu meydana gelmiştir.

Sözde adaletin tesisi için kurulan ve masum insanları suçlulardan arındırmak için kurulan OHAL komisyonunun yarayı derinleştirdiği; torpili olanın döndüğü; halkın iradesi olan mahkemeleri hiçe saydığı süreç: Erdoğan gibi güçlü bir liderin varlığına zıt bir tabloyu ortaya çıkarırken; muhalefetin ve dahi Erdoğan karşıtı Avrupa ülkelerinin etkin kullandığı bir koz halini almıştır.

Kaza, intihar, hastalıklar sonrası yaşamını yitiren KHK mağdurlarının ölümünden sonra işlerine iade edilme vakalarının sayıları az değildir.

Yine eşlerini, evlatlarını, anne babalarını kaybeden; yuvaları dağılan ve acımasızca vatan hainliği ile suçlandılları için özel sektörde iş bulamadıkları için tarihin en ağır, en acımasız dramına mecbur kılınan KHK mağdurları dört yılı aşkındır Azrailin pençesinde gıdım gıdım ölüme terkedilmişlerdir.

Zaman gazatesi, bankasya, sendika, sohbet, dershane gibi kriterler ile iş ve aşlarından olan kesim, bütünü ile sahipsiz, kendi halinde insanlar olurken;  bu kriterlerin oluşmasına sebep olan dönemin bakanlarının, bürokratlarının, siyasilerin bu süreçten güçlenerek çıkmaları halkın Ak Partiye karşı ciddi manada güvensizlik psikolojisine girmelerine sebep olmuştur.

Son olarak bankasyanın önemli beyinlerinden olan bir ismin merkez bankasına konumlandırılması ciddi rahatsızlık yaratmıştır.

İhraç edilmiş bir akademisyen karakterini canlandıran Halit Ergenç'i rol gereği bile olsa "Aslında üç beş lira birikimim var ama devlet vermiyor. Bankalardan kredi çekemiyorum çünkü soruşturma devam ediyor. Kahretsin çocuğum elimden kayıp gidiyor ve hiç bir şey yapamıyorum!" repliği esnasında hıçkırıklara boğulmasına neden olan dramların çok daha ağırını yaşayan yüz binlerce insanın varlığına karşı; bir dönem Fetö elebaşı için hıçkırıklara boğulan; halkı onun dershanelerine, bankasına, gazete, TV kanalı ve sendikal oluşumuna iten isimlerin hala çok güçlü olma halleri: Tarihin en başarılı, karizmatik ve zeki lideri olan Erdoğan' a karşı elleri zayıf muhalefetin en büyük kozu haline gelmiştir.

Yaşama hakları ellerinden alındığından  yurt dışına kaçmak için çıktıları kaçak denizlerde boğulanlar; kahrından ölenler, intihar edenler, İş kazalarında hayatını yitirenler...

Kriptocu fetöcüleri iftiraları ile ülke tarihinin en önemli beyin katliamı gerçekleşmiş; başarılı bilim adamları, öğretmenler, akademisyenler ihraç edilmek sureti ile yerlerine asistan olamayacak isimler getirilmiştir iddiaları Ak Parti adına sürecin zarar veren konusudur. 

Yargıda, askeriye de, eğitimde, sağlıkta resmen bir beyin felci geçirilmiş; Erdoğan dış politika, 82 milyonun ağır yükü altında tek başına mücadele ederken; Erdoğan ve Ak Parti karşıtları masumların mağduriyetleri üzerinden Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığını körükleme şansını elde etmiştir.

İşte bu süreç gelecekte KHK mağdurlarının dramlarını ekrana taşıyan, kaleme alan sinema ve edebiyat sektörüne dünya çapında büyük ödülleri kazandıracak çelişki dolu bir sürece evrilmiştir.

Tam bu noktada Erdoğan' a yakışan; bu durumu Fark etmek ve yaşanan acılarla yüzleşecek kendisine karşı kurulan kumpasa prim tanımadan bu mağduriyete son vermek; eli kanlı gerçek fetöcüleri ile masumları ayırt edecek toplu bir çözüm üretmek olacaktır.

Ak Partinin ağır yara aldığı bir diğer konu, Ak Parti kurucuları ve profesyonel kadrolarının dağıtılmasına vesile olan süreçtir!

Liyakat ve sadakat ile Erdoğan çizgisine bağlı değerli kadrolar birileri tarafından tasfiye olurken; oldukça başarısız, bulundukları makamları kendi aile çıkarlarının akarı haline getiren isimlerin önemli makamlara gelmesi yine Ak Partinin kayıp kalemleri arasında ön sıralarda yer alır.

Bunun en güzel örneği son yerel seçimde Ak Partinin Ankara da hezimete uğramasına sebep olan Mehmet Özhaseki gibi bir ismin yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcılığı koltuğunda oturuyor olmasıdır...

Şanlıurfa Ak Partinin kuruluşundan beridir Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yıkılmaz kale işlevini eksiksiz yerine getiren bir şehir olup; sahip olduğu yeraltı yerüstü zenginlikler ile ülke ekonomisine çatı olacak kadar zengin bir ilimizdir.

Erdoğan' ın da özel bir sevgi beslediği bu ilin yıllardır İsotizme teslim olması: Ak Parti ve Erdoğan adına ciddi bir siyasi stratejik hata olarak karşımızda duruyor.

Peki, nedir İsotizm?

İsotizm, Şanlıurfa da bir avuç Urfa yerlisinin, Şanlıurfa kırsalı ve sonrasında giderek gerçek Ak Parti kadrolarına adeta  Karl Marx'ın "Sadece doğurgan, işe yaramaz ve tüketim sebebi alt sınıf!" tarifi ile proleterya dediği kesim olup, yok sayan bakış açısına saplanmış kişilerin siyaset anlayışıdır.

Şanlıurfa dinamiklerini hiçe sayan; kendilerinden olmayan, biyat etmeyeni dışlayan, pasifize eden ve yalnızlaştıran, aynı zamanda şehri Celalettin Güvenç örneğinde olduğu gibi, dışa bağımlı hale getirirken; Ak Partinin gücünden nemalananların sömürü  akımıdır.

Aradan sıyrılarak bakanlık koltuğuna oturan Fakıbaba bir istisna olup; İsotizmin "Aha işte gördünüz; Urfalı başarılı olamaz!" operasyonunun başarısızlığı ile bu operasyona büyük güç katan başarısız bir ismidir.

Bunun en önemli kanıtlarından birisi de; Şanlıurfa tarihinin belkide en başarılı üç beş siyasi isminden birisi olan Nihat Çiftçi döneminde yapılan yatırımlara rant gözü ile bakan İsotçuların, bugün aynı yatırımları şehre büyük hizmet diyerek tutturma çalışmalarıdır.

Erdoğan ve Ak Partinin Şanlıurfa'ya Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan yatırımlarına; Abdullah Erin gibi çok başarılı bir valinin emeklerine, çabalarına rağmen rağmen; Şanlıurfa bugün okuma yazma oranında iller bazında 79. luk gibi zavallı bir sıralamadadır!

Kendi öz kaynakları ile ülke ekonomisine çatı olması gereken Şanlıurfa BŞ ve ilçe belediyeleri borç batağında ve hizmet fukarası noktasında can çekişmektedir! 

Sağlık alanında yerlerde sürünen şehir de fuhuş, uyuşturucu, tefecilik, yolsuzluk tarihinin en zirve noktasına ulaşmış; şehir bütünü ile halktan kopuk; bazı siyasilerin ve onların evlatları, yakınları, kuzenleri, yeğenlerinin çiftliğine dönmüştür!

Gerçek Ak Partililer dışlanmış; yolları ortaçağdan kalma rezil, sanayisi çökmüş nihayetinde yanı başındaki komşu Gaziantep hergün devasa açılışlar yaparken; Özhaseki ve BŞ Belediye Başkanının market açmayı hizmet diye sunduğu zavallı bir hale gelmiştir.

Şanlıurfa özelinde Erdoğan ve Ak Parti için çözüm: Şimdilerde küstürülmüş fakat hala partisine, Şanlıurfa aşkına bağlı kadroları dinlemek, yeni bir dinamizm katmak ve acil müdahaledir...

Algı operasyonları ile Şanlıurfa'yı kabine dışına iten ve ülkenin en sorunlu şehri haline getiren İsotizm akımının sebep olacağı olası bir Ak Partinin Urfa da gücünü kaybetmesi demek; iki bölgede ciddi eksen kayması anlamına gelecektir.

Bugünlerde bütünü ile yok sayılan Ak Parti tabanlı muhafazakar Kürt seçmenin eksen kaymasına uğraması, Şanlıurfa'yı Ak Parti için yeni bir Diyarbakır yeni bir Van vakası ile karşı karşıya bırakır ki ne Erdoğan ne Ak Partinin böyle bir riski alacağını sanmıyorum.

Harran felsefesi ile dünyanın en büyük bilim adamlarını çıkaran; medeniyetlerin, bilimin, tarihin, kültür sanatın başkenti ve peygamberler şehri Şanlıurfa'ya bu zavallı tablo yakışmıyor...

Tarih, Şanlıurfa'nın bağrından çıkardığı çok ama çok büyük değerleri yazarken; bugün Şanlıurfa da bakanlık hayali kuran birkaç isme bakınca Ak Partinin böyle devamı halinde şehri kısa sürede kaybedeceği kesindir!

Anayasayı dahi reddeden hukuksuz atamalara, hizmetin durma noktasına gelmesi, iflas noktasına gelen belediyelere yol daha fazla uzaklaşmadan müdahale etmemek kısa sürede Urfa'yı telafisi zor sıkıntılara teslim edecektir.

Şanlıurfayı tarihinde hiç bulamadığı terör şehri ve terörle mücadele eden kahramanlar algısı ile yöneten İsotizm Akımı derhal durdurulmadıkça hem Ak Parti hem şehir ciddi kaybediş sürecine girecektir.

Son olarak hala Fetö terör örgütü yapılanması ile ciddi bir mücadele verdiğini söyleyen Ak Parti kurmaylarının bu savla çelişki içine giren ve ülkede mantar gibi ürüyen, ihalelere giren vakıf ve cemaat yapılanmalarına karşı sessiz kalması; ülke genelinde ciddi oy ve güven kayıplarına neden olmaktadır.

Erdoğan hala çok güçlü bir lider ve Türkiye için önemli bir şanstır ancak etrafına örülen ve kendisini halktan koparan duvarı derhal yıkmalı ve halkın içine karışmalıdır.

Benim Ankara'dan edindiğim izlenimler, yaklaşan il ilçe kongreleri öncesinde  Erdoğan' ın Şanlıurfa başta olmak üzere çok ciddi müdahaleler de bulunacağı oldu.

Yine ikinci yargı paketinde KHK mağduriyetlerinin bu kez ciddi şekilde ele alınacağı iddiaları iyiye doğru adımlar olacaktır.

Ulusal basının ortaya attığı son "Bahçeli ile Erdoğan arasında gerilme!" iddiaları da Erdoğan ve Ak Parti adına şer değil hayır emareleridir çünkü halkın arasına karışmış bir Erdoğan'ın ittifaklara hele de MHP'ye zırnık ihtiyacı yoktur.