KABUL ETMİYORUM! (1)
Yayınlanma :
03.06.2019 19:34
Güncelleme
: 03.06.2019 19:34
-Son olarak söyleyeceğin, ekleyeceğin bir şey var mı?
İdam kararını ağır bulan zanlının ‘’Yapmayın, etmeyin hâkim bey; şu yetime öksüze acıyın bari!’’ cevabı aslında 80 milyon olarak içinde bulunduğumuz garip ruh halinin en yalın anlatımıdır…
Hâkim ile pişkin katil zanlısının arasında geçen diyaloğu lütfen gönül ve akıl heybenize not edin sevgili dostlar! Zira bu köşe yazımın iskeletini oluşturan özne burada gizlidir.
AYNAYA BAK “SEN İNSANSIN!”
Bilim Adamları milyonlarca matematik işlemini sadece bir saniyede hem de doğru şekilde gerçekleştiren muhteşem bilgisayarlar geliştirdiler…
Hatta kısa bir süre sonra bütünüyle hayatlarımızda önemli yer kaplaması beklenen ve alışkanlıklarımız, günlük hayatlarımız üzerinde ciddi değişimler yapmaları beklenen insanımsı robotlar geliştiriyorlar fakat dünya var oldukça bilim asla insanın kendisi kadar muhteşem makina icat edemeyecektir...
Çünkü insan denen o muhteşem varlık bütün ihtişamını ve akıl almaz güzelliğini kendisini yaratan Allah'ın sorgulanamaz takdirinden almıştır.
"RAM" yani bellek hafıza sınırı GB ile sınırlı bilgisayarların ortalama vücudunun %60'u 42 litre suya tekabül eden sudan, 25 element ve 37 trilyon hücreden oluşmuş insanoğlunun muhteşem yapısına birebir uygulanması asla mümkün olmayacaktır.
Evet, vücudumuz en az 25 elementten oluşuyor. Ancak vücut kütlemizin yüzde 99'a yakınını 6 element oluşturuyor. Bunlar:
Oksijen %65
Karbon %18
Hidrojen %10
Nitrojen %3
Kalsiyum %1,4
Fosfor %1,1
Geri kalan yüzde 1'5 kısmı ise Potasyum, Sülfür, Sodyum, Klor, Magnezyum ve eser miktarda Bor, Krom, Kobalt, Bakır, Flor, İyot, Demir, Manganez, Molibden, Selenyum, Silikon, Kalay, Vanadyum ve Çinkodan oluşur.
Bu elementler, vücudumuzu oluşturan 37 trilyon kadar hücrenin yanı sıra, hücre zarının dışında kalan hücre dışı yapılarda da bulunur.
Ortalama bir erkek vücudunun yüzde 60'ı sudur. Bu 42 litreye tekabül eder. Bunun 23 litresi hücrelerin içinde, 19 litresi ise hücre dışında yer alır. Hücre dışı suyun 8,4 litresini dokular arası sıvı, 3,2 litresini ise kan plazma sıvısı oluşturur.
Peki, insanoğlunu sadece bilimin elde ettiği bu akıl ermez şekilde işleyen yapıdaki bulgular üzerinden değerlendirmek bize insana dair yeterli bilgiyi verebilir mi mümkün değil!
Çünkü insanoğlu hiç bir zaman kendi elleri ile icat ettiği bilgisayar adlı makinelere duygu dediğimiz doğal tepkimeleri yükleyemeyecektir.
Özellikle kendi başına düşünmek ve karar verebilme iradesi insan değen en kutsal ve özel varlığa has olup bilimin hiçbir şekilde metal icatlara uyarlayamayacağı kadar muhteşemdir.
Mesela bir annenin evladını kaybettiğinde yaşadığı tarifsiz acıyı hiç bir makineye yükleyemezsiniz...
Mesela RAM'ı bilmem kaç milyon GB kuvvetinde olursa olsun hiç bir bilgisayarın merhamet yüklü olması mümkün değildir...
Şimdi sizlere soruyorum; hal böyle iken ülke olarak son yirmi yılda içine düştüğümüz tek tip üniformalı veya çobanın peşinden nereye sürüklendiğini bilmeyen koyun sürüsü olma hallerimizin sebebi nedir?
Nedir kendi seçtiklerimizin bütün tercihlerine sorgusuz sualsiz biat eden birer zavallı korkak haline dönüşmemize sebep olan şeyler?
Allah’ın biz sevgili kullarına bahşettiği ortaya irade koyarak doğruyu yanlışı birbirinden ayırıp, haksızlığa karşı durabilme yetimizi elimizden alan şey?
Bakınız; bir adam Peygamber Efendimizin huzuruna gelerek:
-Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sorar.
-Emanet zayi olduğu zaman kıyameti bekle! Der Peygamber Efendimiz. Adam bunu anlamaz ve bir daha sorar:
-Emanetin zayi olması nasıl olur?
-İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman kıyameti bekle! Diye cevap verir Peygamberimiz.
Şimdi bu satırları okuyan herkese soruyorum: Emanetin liyakat yani ehil olup olmadığına bakmaksızın sadece Ak Partili sekerse küçük ortağı olan MHP’lilere verilmeye başlandığı ülkem de daha ne kadar kendi kıyametimizi bekleyecek; kurbanlık koyunlar gibi siyasetin boynumuzu vuracağı kıyamet gününün gelişiniz izleyeceğiz?
Evrenin uğruna yaratıldığı ve en sevgili, en muhteşem insanoğlu olarak daha ne kadar susacağız haksızlıklar, yanlışlar karşısında?
Ben susmayacağım dostlar! Çünkü ben, hiçbir siyasi gücün, ideolojinin, dayatmanın, çıkar ilişkisinin, liderin kendi doğrularını belleğine programladığı ve kendi yolunun koordinatlarını programlayıp yola sürdüğü makine değilim…
Çünkü ben, acı çeken, âşık, mutlu, zeki olan; gören, duyan, anlayan, algılayan ama en önemlisi kendi kararını kendisi verebilecek kadar eşsiz bir canlı; Allah’ın sevgili varlığıyım!
Hepinize tavsiyem bugün kendinize sadece 3-5 dakika ayrın ve aynanın karşısına geçin! Ne kadar muhteşem varlık olduğunuzu göreceksiniz… Kendinize gelin lütfen; çünkü Allah’ın bize sunduğu bu eşsiz hayat ve bütün ihanetlerimize rağmen nimet meyvelerini bizden esirgemeyen dünyaya sadece bir kez geliyoruz.
Çünkü bizim dinimiz herhangi bir siyasi parti, cemaat değil; İslam Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) dir.
KONU 1- ) ERDOĞAN VE AK PARTİYİ SEVMEYİ KOYUN OLARAK GÖRMEYİ KABUL ETMİYORUM!
Dedim ya, siz insansınız dolayısı ile GB ihtiyacı duymadan belleklerinizde tazeliğini koruyan geçmişi önünüze koyma ve bugün ile kıyaslama yeteneğinin yanı sıra dün ve bugün arasında fikir güncellemesi yapabilirsiniz...
Şimdi İstanbul BŞ Belediye Başkanı iken salt okuduğu bir şiir nedeniyle dört duvar arasına mahkûm edilen kararlı, halkçı; aynı zamanda İslami değerler ve sağlam inancı ile yıldızı parlayan bir Erdoğan göreceksiniz.
Temelini ve kuruluş amacını herkese eşitlik ve adalet ile ülkenin kalkınması üzerine kuran ve Erdoğan'ın kurucusu olduğu ve liderlik ettiği sayısız seçim zaferi kazanan bir de Ak Parti gerçeği var yakın tarihimizin zihinlerimize nakşettiği...
Peki, neydi Erdoğan ve Ak Partiyi yirmi yıla yakındır güçlü lider ve iktidar partisi yapan temel unsurlar hatırlayanlarınız var mı?
Müsaadeleriniz ile kısaca ben özetleyeyim:
1- Parmağındaki yüzüğü bu halka göstererek siyaseti ve siyaset sayesinde geleceği makamları asla kendisi veya ailesinin ekonomik çıkarlarına kullanmayacağı sözünü veren şeffaf ve dürüst Erdoğan'a duyulan sonsuz güven ve sempati.
2- Ülkedeki bütün etnik kimlikliklere eşit mesafede duran ve her renk, dil, din, ırktan insanları aynı samimiyetle kucaklayan lidere beslenen sevgi.
3- Başta derin devlet olmak üzere ülkedeki bütün çarpık yapılara karşı dik duran cesur ve kararlı lider portresine olan inanç.
4- CHP ve diğer sağ ile sol iktidar partililerin günah gibi yasakladığı başörtüsü başta olmak üzere muhafazakâr kesimin duygularına dokunan tertemiz Müslüman lider portresinin yarattığı güven duygusu.
5- Yarım yüzyıldır çözülemeyen Kürt sorununu çözüm noktasına getiren büyük liderin ülkeyi sonsuz bir barışa götüreceğine duyulan güven ve inanç.
6- Başta kendi ülkesi olmak üzere bütün dünya mağdurlarının umudu olan rol model lidere duyulan sempati.
7- ABD ve İsrail olmak üzere emperyalist ülkelere karşı asla boyun eğmeyen korkusuz liderin yarattığı özgüven.
Üzerinde taşıdığı bütün bu vasıflar Erdoğan'ı ülke siyasi tarihinin en güçlü lideri yaparken aynı zamanda adalet ve kalkınma şuur ve iddiası ile yola çıkan Ak Parti zaferden zafere koştu.
Halkının arasında halkının acılarına dokunan, ağlayan, gülen ve halkı ile nefes alan Erdoğan artık bir efsanedir...
Buraya kadar her şey doğru mu; EVET!
Peki, bütün bu vasıfları ile benim gibi sol orjinli bir Kürt kökenli milyonların dahi sevgisini ve saygısını kazanan Erdoğan sadece bu vasıflarla mı bu denli güçlendi? Tabi ki HAYIR zira onun bu değerli vasıflarını gören ve takdir eden ülke halkının büyük desteği yani oyları ile büyüdür Erdoğan ve Ak Parti.
Dolayısı ile Erdoğan ve Ak Parti ikilisi bugün sahip oldukları bütün gücü aslında halkın iradesinden almıştır.
O halde doğruları yapan Erdoğan ve partisini iktidar yapan bu halk iradesinin yanlışlar karşısında eleştirme ve yanlışlarını haykırma hakkı da vardır...
Vardır diyorum ama henüz üç gün önce açıklanan yeni yargı reformu stratejisi paketinde değinilen düşünme ve ifade özgürlüğünün bugünün Türkiye sinde gerçekten olduğuna inanan tek bir kişi var mıdır merak ediyorum.
Sosyal medyadan Cumhurbaşkanını eleştirenlerin ağır cezalara maruz kaldığı bir ülke de ifade ve düşünce özgürlüğünden ne kadar bahsedebiliriz mesela?
Kusura bakmayın dostlar; günümüz Türkiye' sinde ifade ve düşünce özgürlüğü kavramları yasalarla yerle bir edilmiş; yerine sadece Ak Parti & Erdoğan veya MHP yanlısı ifade ve düşüncenin kabul gördüğü çağ dışı, tek tip, dayatmacı bir anlayış getirilmiştir!
Neden biliyor musunuz; çünkü bizler insan olduğumuzu unuttuk!
İşte bugün kendi adıma "Selahattin Demirtaş ile birlikte ülke siyasi tarihinde gelmiş en güçlü, önemli ve dahi iki üç liderinden birisidir" diye nitelendirdiğim Erdoğan ve partisine karşı susmama hakkımı kullanıyorum!
Çünkü Kürt kökenli bir ülke sevdalısı olarak yanlışlarından dönen ve etrafına duvarlar ören ve kendisini yanlışa sürükleyerek halkı ile arasında kalın duvarlar ören bazı isimlerden kurtulması halinde Erdoğan’ın hala bu ülkeye vereceği çok şey olduğuna inananlardanım…
Çünkü parti içine sızmış tefeci, rüşvetçi, ihale baronları ile liyakat yoksunu ve gücünü kitleler arasında ayırışımdan, terörize eden siyaset anlayışı ile ötekileştirmeden alan isimleri tespit ederek trenden indirecek bir Erdoğan’ın ülke tarihinde eşi benzeri olmayan bir barışa, huzura, başarıya imza atacağına inananlardanım.
Çünkü Erdoğan’ın hala kendi etrafında duvar örenlerin aslında 80 milyona Erdoğan düşmanlığını empoze edecek eylem ve söylemler içerisinde kendisine ihanet ettiklerini görmediğini düşünüyorum.
Ancak bütün bunların yanı sıra ülkemi, memleketimi, milletimi, ailemi, evlatlarımı, hemşerilerimi Ak Parti ve Erdoğan’dan daha çok seven ve Ak Parti adına kaybedilen her ilçe ve ilin Kudüs’ü Mekke’yi kaybetmekle eş tutulmasına varan ‘’Ak Parti varsa Türkiye var’’ anlayışına hayır diyenlerdenim.
Buna karşı ülke de var olduğunu savunan muhalefet partilerinin tek ürettiği siyaset azgın bir Erdoğan düşmanlığıdır. Bu kutuplaşmanın 80 milyona dayattığı ya taraf olursunuz ya bertaraf dayatmasını kabul etmeyenlerdenim…
Ancak Erdoğan’ı sevmek adı altında güçlü ve toplumda kabul gören bir bahaneye sığdırarak gerçeklerle yüzleşmeden sıvışmayı da reddedenlerdenim.
Oysa Erdoğan’ı, Ak Partiyi sevmek Erdoğan ve Ak Partinin yanlışlarına alkış çalmak değil; gerektiğinde iç muhalefet görevini ifa ederek daha fazla zarar görmelerini de vermelerini de engellemekti…
Devam Edecek…
2- FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ İLE SÖZDE MÜCADELEYİ KABUL ETMİYORUM!
Bakınız; siyasi tarihimize bakıldığında Fethullah Gülen ve cemaatinin ülke için ne denli tehlikeli bir terör örgütü olduğunu ilk fark eden ismin rahmetli Erbakan Hoca olduğunu göreceksiniz.
Yine rahmetli, Ecevit, Demirel başta olmak üzere Turgut Özal’dan tutunda Mesut Yılmaz, Tansu Çiller’e kadar iktidar muhalefet fark etmeksizin bütün siyasi liderler ile partilerin zaman içerisinde bu terör örgütünün yayılmasına göz yumdukları hatta destek verdikleri de görülecektir.
Dolayısıyla eli kanlı terör örgütüne dönüşen Fetö ve yandaşlarının bütün sorumluluğunu Erdoğan ile Ak Partiye yüklemek büyük haksızlık olacağı gibi; ‘’Ne istediler de vermedik?’’ diyen Erdoğan ve Ak Parti kurmaylarını bu sorumluluktan soyutlamak da hatadır…
252 Masum ve mazlum vatandaşımızı şehit eden, ülke tarihinde ilk defa TBMM’yi bombalayan bu barbar vatan haini terör örgütünün gerçek yüzünü 15 Temmuz da gördüğünü ifade eden Erdoğan ve Ak Partinin sonraki süreçte ‘’SÖZDE’’ kalan Fetö ile mücadelesini kabul etmiyorum!
15 Temmuz Hain Fetö Darbe kalkışmasından hemen sonra çoğunun hiçbir anlam ifade etmediği ve Halkın çoğuna Ak Partili bakan ve kurmayların talimatları ile yöneldiği bir dizi kıstas temel alınarak yüz binlerce insan KHK’lar ile işinden aşından oldu!
İşte o kriterlerden bazıları: Banka Baylock Sendika Sohbet Dershane Okul Gazete ve TV abonelikleri Geç kalmış olsam da soruyorum; at izinin it izine karıştığı bu kriterler bazlı Fetö ile mücadele sürecinde tek bir Ak Partili neden KHK’lar ile işinden edilmemiş, sorgulanmamış veya ceza almamıştır?
Uzunca bir dönem Fetö elebaşı ve cemaati ile yoldaşlık eden Ak Parti ve kurmaylarının 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında hiç mi günahları, payları yoktur?
Taş gibi ağır demir presle sıksan Fetöcü çıkmayacak Kürtleri, Milli Görüşçüleri, Ulusalcıları, Solcuları, kısmen ülkücüleri Fetöcü olarak fişleyerek sosyal ölüme terk ederek mi mücadele ediyorsunuz?
Elbette insanız ve şaşar beşer varlıklarız. Elbette Erdoğan ve Ak Partinin bu kanlı terör örgütünün sinsi siyaseti karşısında yanılma hakkı vardır ancak bu yanılma hakkı sadece Ak Partili siyasilere özgü bir hak mıdır? Nerede bu örgütün siyasi ayaklarından olan zanlılar?
O Halde sorarım: Bu halka ‘’Birikimlerinizi Fetönün bankalarına yatırın!’’ diye seslenen Ak Parti bakanların ‘’Yanılma, aklını örgüte kiralama’’ hakları vardır da; onların talimatları ile bu bankaya para yatıran masumların yanılma hakları yok mudur? Bu bankanın resmi kuruluşuna izin veren erk sizin iktidarınız değil mi ki; Banka bugün yüzbinlerce masumun işinden, aşından olma ve vatan haini ilan edilme gerekçesidir? Yine yüz binlerce masumun ihraç olmasına sebep gazete bir zamanlar hepinizin masalarını süslemiyor muydu? Hepiniz o sözü edilen TV kanalına çıkmadınız mı veya ekonomik destek vermediniz mi? Yine devletin yani sizlerin onayı ile kurulan sendikayı şimdilerde vatan hainliği ile eşdeğer görmenin izahı nedir? Konserlerde ‘’Dön Hocam dön!’’ diye salya sümük gözyaşı döken bakanlarınızın ‘’Çocuklarınızı gönderin!’’ yönlendirmeleri ile halkı davet ettiği dershaneler de eğitim almış olmak nasıl olur da vatan hainliği olur Allah aşkına? Ha, eğer Dershanelerde eğitim almış olmak vatan hainliği ise buna teşvik eden bakanlar nedir? Nasıl olur da Fatma Şahin hala BŞ Belediye başkanı olurken onun yönlendirdiği insanlar işten atılmaktadır?
BÜLENT ARINÇ’IN MAKAMINI KABUL ETMİYORUM! Bugün hala çete elebaşını ‘’Muhterem Hoca Efendi’’ olarak yâd eden Bülent Arınç’ın istişare kurulu başkanı, oğlunun milletvekili olmasını kabul etmiyorum arkadaş! Zira Bülent Arınç’ın hala güçlü makamlara gele bildiği ülkemde hiç kimsenin Fetö terör örgütüne üye olduğu gerekçesi ile ceza almasını hiçbir vicdan, hukuk ve insani değer yargıları ile bağdaştıramıyorum.
Kabul edemeyecek o kadar çok şey var ki; yaz yaz bitmez ama tekini dahi herhangi bir düşmanlık hissi ile değil; bilakis ülkemin iç barışı, iktidar partisinin kendi yanlışlarından bir an önce arınması ve güçlü bir Türkiye umudu ile kabul etmeyeceğim.
Yarın: Karadeniz Lobisini Kabul Etmiyorum! Sert Kürt Politikasını Kabul Etmiyorum! Şehit haberleri ile yürek dağlayan bayram arifesini kabul etmiyorum! Karadeniz Coğrafyasının Hâkim Olduğu Kabineyi kabul etmiyorum!
Not: Nasıl olacak bilmiyorum ama bütün İslam âleminin Şeker bayramını tebrik ediyor; olacak gibi değil ya; yine de umut deyi başta ülkem olmak üzere bütün insanlığa sağlık, huzur, bereket, eşitlik, güç ve başarılara vesile olmasını diliyorum.
Elimizde avucumuzdan söylemekten dahi imtina ettiğimiz umutlarımızdan başka ne kaldı ki…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: