KABUL ETMİYORUM 3 ''GÜL PINARI AKMALI!''
Yayınlanma :
06.06.2019 01:07
Güncelleme
: 06.06.2019 12:23
Kâh yeni bir pantolon, kâh gıcır bir oyuncak, şöyle dolu dolu bir bayram sabahı sofrasından ibaret hiç bir yere sığdıramadığımız hayallerimiz vardı bizim.
Bizi hiç bir yere sığdıramayan hayallerimiz...
Sonra nasırlı ellerin yarı aç ama alın teri ama dert kokusuyla büyüdük, büyütüldük.
Ve biz büyüdükçe önce gönül kapılarımız kapandı sonra komşu pencereler derken kardeş evleri!
Acımasız, barbarca bir savaşta yenik askerin süngüsü gibi dara düşerken başını dayadığımız dost omuzları düştü ardı sıra!
Hayatı anlamlı kılan ve paylaşmaya, bölüşmeye, sevmeye, aşka, vefaya yani bizi biz eden bütün güzellikler uygunsuz adımlarla terki diyar etti bizleri!
İyiliğin gözlerini şişleyen ve tedavisi olmayan körlüğe mahkûm eden çıkar, para pul, makam hırsı ve bitmek bilmeyen ırkçılık, kin, nefret tohumları açarken göz bebeklerimizde; kötülüğün gözleri döndü o an, rüzgâr berbat bir vicdansızlık fırtınasına döndü.
Önce çocukluğumuzu sonra gençliğimizi derken bütün hayallerimizi çaldı öznesi para olan büyükler, insanlık öldü!
Kötülere, zalime, vicdansıza alkış tutarken yüzüne renk gelenler, kirlenmiş kazanımlarının kaç çocuğun ölümüne sebep olduğunun çetelesini tutmaya dahi gerek görmediler.
İnsanın başını öne eğen aşağılık bir güce dönüştü para! Eli değenin başını ruhsuz bir hayata döndüren ahlaksız bir güce yani!
Bizim bayramlarımızda eğilip çocukların gözlerinden öpen büyükler şimdilerde fakir fukaradan çaldıkları emeklerin bulutları üzerinden öpüyor bayram sabahlarını!
Allah korkusu ve onun yarattığı insana saygı bütün rütbelerin, makamların, üzerindeydi bir zamanlar...
Oysa şimdi nefreti su içer gibi çoğaldı Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar!
Ve her bayram da olduğu gibi, bu bayram da bir düğme daha eksildi insanlık ceketinden!
Yama tutmaz oldu onurlu yaşamların solgun pantolonları!
Gömleklerin üzerinde çıkmaz haksızlık lekeleri ile sağırı, körü olduk insanlığın.
Sadece tatile dönen bayramlara kaldık velhasıl!
Olsun be olsun: Nede olsa kışın sonu bahardır deyi çiçek açmaya devam edecek satırlarım ve bu yüzden korkmadan haykıracağım:
KABUL ETMİYORUM ARKADAŞ !
Bir kimse birini hararetle övüyordu!
Hz. Ömer ona sordu:
Onunla hiç yolculuk yaptın mı?
Hayır.
Alış veriş?
Hayır.
Ona komşu oldun mu?
Hayır.
Bu cevaplar üzerine Hz. Ömer (R.A) dedi ki:
Allah’a yemin ederim ki sen onu tanımıyorsun!
Sosyal medyaya baktığınız da siyonist ve faşist İsrail'in masum, Müslüman Filistin halkına ettiği zulmü paylaşan, kınayan, lanet eden binlerce insan görürsünüz.
Ben de şu almak İsrail zulmünü kınıyor, lanetliyorum ama asla hiç tanımadığım insanları övmediğim gibi; salt onlar istiyor diye benden uzakta olana yanarken yanı başımdakilere kör bakmadım!
Zalim, vahşi İran rejiminin masum Sünni Müslüman ve Kürt halkını hem de ulu orta vinçlere asarak katlettiği zulmü paylaşan var mı; HAYIR!
Zaman zaman Hindistan da, Çin de Müslümanlara yapılan vahşice katliamlara yananların İran da gerçekleşen katliamlara sessiz kalmasını kabul etmiyorum arkadaş...
Bir şehir düşünün Karacadağ eteklerinde altın sarısı buğday başaklarının yükselmesi gereken bereketli topraklarda siyah taşlar bezeli olsun dört bir yanda!
Olsun deyi ve ülkede gerçekleşmeyen tarım reformları, çiftçinin belini büken DEDAŞ zulmü, olmayan fabrikalar, yarım yamalak ki ona da DEDAŞ'ın bloke koyduğu desteklemelere rağmen buğdayın, mercimeğin, fıstığın, isotun ana yurdu olsun!
Olsun, olsun da; kim açıklayacak bereketli tarım arazilerinde yüzünü güneşe veren altın sarısı buğday başaklarının, salkım salkım fıstık ağaç dallarının, mercimeğin ortasından 40 liralık yevmiye için Karadeniz, Çukurova ve ülkenin dört bir yanına göç eden! Giderken ölen, gelirken ölen; ölmediyse hakir görülen, dayak yiyen, hakaret işiten mevsimlik işçileri kim açıklayacak?
Bir şehir düşünün ki; Göbeklitepe, Harran, Balıklıgöl, Halfeti, Takoran Vadisi, onlarca han hamam yani teki bile bir başka şehrin ekonomik çatısı olacak turizm değerlerini bağrında taşısın...
Taşısın, taşısın da; kim açıklayacak ülke turizm pastasının %1'inden bile faydalanamayan Urfa'nın yoksul hallerini?
Taşısın, taşısın da; kim açıklayacak işsiz Urfalının evine ekmek götüremez hallerini?
Sahi, peygamberler şehrinin fuhuş, tefecilik, rüşvet, ihale vurgunları, madde bağımlılığı, taciz, tecavüz ile anılıyor olmasının hesabını kim verecek?
Dünyanın ilk üniversitesini bağrında taşıyan Şanlıurfa'nın okuma yazma oranında 81 ilin 80.si olmasının utancı kime ait?
Bu şehir değil midir ki sağcısı solcusu tarih boyunca bağrından milyonları peşinden koşturmuş büyük sanatçılar, akademisyenler, bilim adamları, düşünür ve âlimler çıkaran?
‘’Nasıl olurda bu topraklar, bu şehrin bütün sorunlarına hakim ve çözme yetisi, bilgisi, tecrübesine sahip büyük siyasetçi çıkaramaz?’’ diye kendime sorup durdum.
Öyle ya; bu şehrin M. Kasım Gülpınar gibi entelektüel, hatırı sayılır derecede siyasi tecrübeli, bilgi birikimi olan iktidar partisi milletvekili; cahil cühela Fransızların göğsüne ülkelerinin en büyük nişanını taktıkları başarıları ve yıllardır Romanya, Fransa Dostluk grubu ile AB Uyum Komisyonu başkanlığı birikimi olan bir değeri var…
Ülkenin en önemli kurumlarından birisi olan SGK Başkanlığını eski Urfalı bakanın sabotajına rağmen hayli başarı ile yapan Selim Bağlısı var…
MKYK Üyesi olarak şehrin kadınlarını temsil etme onuruna erişmiş Vildan Polat’ı var…
Yedisi iktidar, yedisi muhalefet toplam 14 milletvekili, henüz otuzlu yaşlarda iktidar partisi il başkanı var…
Genel merkezde önemli bir görevde bulunan akademisyen kimliği ile bildiğimiz Mahmut Kaçar’ı var. Yine Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde görev alan eski milletvekili Abdulkerim Gök’ü var…
Efendime söyleyeyim yılların Seydi Emmisi, Seydi Eyüpoğlu var, Mehmet Akyürek var, var oğlu var yani.
Peki, bu şehrin neyi eksik de bunca sorunun ortasında debelenip duruyor o zaman?
1- Bir kere bu şehrin siyasetinde gıybet var, rüşvet var, ihale vurgunu kaygısı var, taciz var ama en önemlisi tahmin edemeyeceğiniz kadar rezil bir riyakarlık var!
2- Bu şehirde yabancıya aşık olmak kendinden olana karşı olma hastalığı var!
3- Bu şehrin siyasetini, ekonomisini yönetip sömüre sömüre anasını ağlatan isotçular var!
4- Bu şehir de vefasızlık var, ayırımcılık var, yallahçılık var, tırşıkçılık var!
Yahu bu şehirde en çok kazanan, reklam alan gazeteci sitesi fetöden kapatılmış adam düşünün artık…
Yahu bu şehir iktidar partisinin bölgedeki kalesi olmasına rağmen bürokratlarının bir bir görevden alınmalarına, DEDAŞ ZULÜM VE SOYGUNUNA gıkını çıkaramayanların şehri!
Yahu bu şehir de bütün kurumların başına liyakat sahibi değil, vekil sahibi olanlar atanır!
Hal böyle iken neyini kabul edeyim bu şehrin arkadaş; iyisi mi kendimi kabul etmiyorum diyeyim gitsin.
EHİL EMANET DENGESİNİ KABUL ETMİYORUM !
Bir adam Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) gelerek;
-Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu.
-Emanet zayi olduğu zaman kıyamete bekle!
Dedi Peygamber Efendimiz.
Adam bunu anlamadı ve bir kez daha sordu:
-Emanetin zayi olması nasıl olur?
-İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman kıyameti bekle! Diye yanıtladı Peygamber Efendimiz.
Eminim ki; emanetin ehline verilmesi satırlarını okuyan siz değerli okurlarımın aklına yerel seçim sürecinde bu vurguyu yapan ve bunu yaptığı için adeta aleyhine sosyal medya da linç kampanyaları başlatılan M. Kasım Gülpınar gelmiştir…
Hani sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de dilinden düşmeyen ve giderek ülke genelinde Ak Parti ile Cumhur ittifakı için adeta can simidi olan o söylemin sahibi M. Kasım Gülpınar…
Hani eski Urfalı bakanın ‘’Aday olursa istifa ederim!’’ diyerek ismine şer koyup, seçimde çalışma dahi yapmayan eski bakan aleyhte çalışırken;
Şanlıurfa BŞ Belediye başkanı adayı Zeynel Abidin Beyazgül’ün söylemini videolarla Urfa kamuoyuna anlatıp büyük sinerji yakaladığı Gülpınar…
Hani Urfa ve Adıyaman da BŞ Belediye başkan adayına destek verdiği her mitingi büyük ses getiren ve seçimin kazanılmasında başrol oynayan M. Kasım Gülpınar…
Hani yazımın girişinde neden bu şehirden büyük siyasetçi çıkmaz diye sordum ya; peşinden büyük kitleleri koşturan ve üzerinde taşıdığı bütün vasıflar ile bu boşluğu dolduracak belki de tek Urfalı siyasetçidir Gülpınar!
Kabul edelim ki; ülke de kabineye giren bakanların ana önceliği hep kendi memleketleri olmuştur. Bu bağlamda Fakıbaba sayesinde kabine dışında kalan Urfa’nın umududur Gülpınar.
Ama bütün bunları merak ettim ve araştırdım ülkem de bakan olmak için gerekli parametreleri.
Gördüm ki bunun Halk arasında ve siyasi arenada büyük değişkenlikler gösteren şartları var!
Bir şehir, bir ülke halkı milletvekilini, belediye başkanını kendilerini her bağlamda temsil edecek umudu ile seçer siyasileri…
Aranan ön şartlar vizyon sahibi, entelektüel, sorunlara ve şehir ile ülke dinamiklerine hakim olmasıdır mesela.
Halk sonrasında seçtiği ismin vicdanlı, merhametli, dürüst, samimi, halkçı olması ile geçmişinin temiz olmasına bakar…
Sakın aldanmayın ha; saydığım bu kriterlerin hepsi sözde kalır benim ülkem de!
Zira aslında parası pulu, gücü, aşireti, jop veya torpili olan ne kadar cahil cühela varsa vekil, belediye başkanı olarak seçilir ülkem de! İstisna boyutunda kalanlardan birisi de Gülpınar’dır mesela.
Siyaset de ise bakan olmak için aranan sözde kriterler liyakat, bilgi birikimdir. Ama hiçbir zaman bunlar işlemez ve garip ilişkiler döner durur ülkem de.
Dolayısı ile ülkemdeki ehil emanet ilişkisini kabul etmiyorum arkadaş…
Biz yine Peygamberler şehrine ve M. Kasım Gülpınar ismine dönelim…
"GÜLPINAR GERÇEĞİ"
Urfa’nın belki de son aristokratı, Mezopotamya ve dâhil ülkenin nesli tükenme noktasına gelen asilzadelerinden M. Kasım Gülpınar yani.
Tarihsel süreçte bütün coğrafyaların değişimin aksine medeniyetin beşiği konumundan acıların beşiğine dönüşen toprakların son büyük âlimlerinden…
Vicdan, merhamet, dürüstlük gibi daha birçok vasıfları üzerinde taşıyan M. Kasım Gülpınar'ı anlatan sayısız makale karaladım bugüne kadar.
Kirlenmiş ülke siyasetinin temiz kalan üç beş isminden birisi olan bu büyük değerin bölge hatta ülke siyaseti için reel anlamda bir umut; Ak Parti için yeniden ayağa kalkacak bir sinerji olacağının altını defalarca çizdim.
Saygın ve kadim geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan Gülpınar soyadının göğsünde Fransa'nın en büyük devlet nişanı, siyasi kariyerinde tek bir şaibeye, torpile, rüşvete bulaşmamış pırıl pırıl referansı ile yıldız gibi parlayan M. Kasım Gülpınar yüz binlerin umududur dedim, benimle diyen yüz binler haykırdı...
Beş altı dili okuma yazma seviyesinde bilen, bilgi birikimini zamanın akışına uygun şekilde her gün yeniden güncelleyen ve gerçek bir Allah dostu olarak vicdanını bitmek bilmeyen bir merhametle fakir fukaranın iyiliği ile antrenere eden M.Kasım Gülpınar'ın manevi varlığı, her türlü makamın üzerinde olsa da kabine de olmayışını kabul etmiyorum!
Bakınız; M. Kasım Gülpınar'ın neden kabine de yer almadığını az çok biliyorum!
Size bir çırpıda bunun yerel nedenlerini sıralayayım.
1- Urfa siyaset ve ekonomisinin %70-80'nini yöneten pardon sömüren 20 bin isotçu Siverekli sevmez!
Malum M. Kasım Gülpınar da Sivereklidir üstelik isotçuların sömürü düzenine çomak sokacak kadar temiz bir siyasi figürdür.
2- Belediye başkanlık veya milletvekilliği adaylık süreçlerinde uğranılan ve desteği istenen ilk isimdir ama sonrasında bunu başaranların ihaneti de çokça görülmüştür!
3- Bürokratından, siyasetçisine Urfa da Celalettin Güvenç ve Faruk Çelik gibi şehre dışarıdan gelmiş isimlere gösterilen sevgi ve bakan olmaları için harcanan çaba asla hele de bir Siverekli olan M. Kasım Gülpınar için harcanmaz! Bilakis tersi yönde siyaset ile önü kesilmek istenir!
4- Çünkü Gülpınar tıpkı kendi şahsı ve yakınlarına olduğu gibi; hiç kimse için torpile, rüşvete, ihale vurgunlarına bulaşmaz. Reklam yapmaz, algı operasyonları için ekip kurmaz, gıybete tenezzül etmez, kimseyi şikayet etmez!
Din vicdandır derim ya bazen: Gelin bir kere olsun vicdanlarımıza dokunalım ve kendimize soralım.
Ak Partinin son dönem hızla oy kayıplarının başlıca nedenlerinden birisi de adları her türlü şaibeye bulaşmış bazı bakanlar, belediye başkanları, milletvekilleri değil midir?
Bunun da ötesinde liyakat sahibi olmayan onca bakanın ülke tarımına, sanayisine dolayısı ile ekonomisine verdiği zararlar ortada iken; hem ülkenin hem Ak Partinin M. Kasım Gülpınar'a ne kadar ihtiyaç duyduğunu tartışmaya gerek var mı?
Ha, diyeceksiniz ki böyle bir değerin kabine de olmamasının bütün suçlusu bunu görmeyen Ak Parti kurmayları veya göstermek istemeyen isotçular ile bazı Urfalı siyasiler mi; kendisinin hiç mi kabahati yok?
Var elbette hem de ziyadesiyle var...
İnanın aklım almıyor kendisinin sonsuz sabrı ve nezaketini!
Düşünün; sadece Ak Parti değil; meclisteki 600 milletvekili içerisinde Siverek, Ceylanpınar, Hilvan, Bozova, Eyyübiye, Karaköprü, Viranşehir, Kâhta, Samsat, Adıyaman, Diyarbakır ve dahi İstanbul da yüz binlerce sevenin olacak ama mütevazılığından zerre fire vermeden sana yapılan her türlü kirli algı operasyonlarına cevap vermeyeceksin!
Düşünün; sıradan bir adamı bulup belediye başkanı yapacaksın; sonra o adam çıkıp sana vefasızlığın, saygısızlığın daniskasını yapacak ama beyefendi duruşundan ödün vermeyeceksin!
Düşünün, şehir de adları her türlü şaibeye bulaşmış bazı isimler kendi yakınlarını BŞ ve ilçe belediyeleri ile kurumlara atayacak ama Gülpınar adını ağzına alan kim varsa hak gaspına uğrayacak veya özellikle makam ve mevkilerden mahrum bırakılacak ve buna tek bir tepki vermeyeceksin!
Daha nereye kadar edilecek Gülpınar'a inanan yüz binler ve onun liderliği ile yarından umut besleyen yüz binler ve onun gibi birisini bekleyen milyonlar bilmiyorum…
M. Kasım Gülpınar'ın Urfa da başta kendisine sonra da fakir fukaraya karşı emaneti doğru kullanmayanlar karşısında takındığı mütevazı duruşu kabul etmiyorum! Zira sen sadece kendinden değil; sana umut besleyenlerden de sorumlusun...
Ve sana inanmış yüz binlerin olduğu gibi partinin, memleketinin hatta ülkenin sana duyduğu ihtiyaç karşısında tepkisiz kalmanı kabul etmiyorum!
Evet, doğrudur; vefasızlığın, çirkin çıkar ilişkilerinin kirlettiği düzen sana göre değil ama değil midir ki her Müslüman aslında etrafındakilere doğru yolu göstermek ve gerekirse doğruya götüren lider olmak zorundadır!
Bu bağlam da bir kez daha M. Kasım Gülpınar'ı masaya yumruğunu vurmaya ve memleketi için şehrin Ağabeylik direksiyonuna geçmeye davet ediyorum.
Dün il başkanı ve bakan iken birbirlerine düşman olanların bugün aynı yumurta ikizi gibi siyaset yaptığı Urfa siyaset batağında kimseye ihtiyacın yok senin...
Zira seni seven ve sana inanmış yüz binler ve damarlarında taşıdığın Gülpınar kanı her engeli aşman için ziyadesiyle yeter sana.
Ötesini kabul etmiyorum!
Sözümü gencecik yaşta ‘’İş mi vardı da çalışmadık!’’ diyerek tembellik yapan üniversite mezunu Urfalı kardeşlerime bir sitemle bitirmek istiyorum.
Be güzel gençliğim; Deniz Baykalın 86, Abdulkadir Aksu’nun 75, Bülent Arınç’ın 70’li yaşlarında hem de 20-25 biner maaşla iş bulduğu; mülteci kardeşlerimizin sınava dahi girmeden doktor olarak atandığı bu zengin ve bereketli topraklarda iş bulamıyorsanız bu sizin ayıbınızdır lo!
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: