URFA FAY HATTI!
Yayınlanma :
29.01.2020 04:28
Güncelleme
: 29.01.2020 04:28
Deprem realitesi süreç olarak çirkin ilişkilerin süsü magazin veya bir maç sonucu kadar daimi gündem olamıyor bizde.
Medya sektörünün ve medyatik yüzlerin "Deprem" olgusuna yaklaşımı samimi değil ve geliştirilen algı mühendisliği ise mide bulandırıcı!
Tek tük aksaklıklara rağmen, kurumsal koordine takdire şayan... Elazığ Sivrice merkezli son 6.8'lik korkunç depremin hemen sonrası Google amcaya en çok sorulan sorunun "Elazığ Türk mü, Kürt mü?" sorusunun vehametine rağmen, sosyolojik ve toplumsal dinamik daha stabil ve yardımlaşmaya müsait...
AFAD görevlisi bir hanımefendinin Kürtçe konuşma ile yaptığı ve başarılı olan kurtarma operasyonu bu ülkenin her alanında Kürtçe dili eğitimin ne denli elzem olduğunu gözler önüne sermesi bakımından çok değerliydi, anlayana...
Adına ırkçılık dediğimiz bir tür ruh hastalığından beslenen bir avuç provakatörün utanç verici paylaşımları; aileleri, çocukları, gençleri hayattan koparan deprem gibi bir felaketi ile politize ederek muhalefet malzemesi veya iktidar şakşakçılığı haline getiren gruhlar, acılı sürecin Urfa isotundan acı halleri, isotçuları kadar zavallı zihniyetinin dışa vurumu olarak tarihteki yerlerini aldılar.
Oysa, deprem ve diğer doğal afetler birilerinin cehalet olgusunun tescili olarak insanlığın etnik, inanç, kültür yapısına göre değil de; jeolojik realiteden kaynaklı olduğunu anlamak bu kadar güç olmasa gerek. Zelzele afetinin geçmişte bazı toplumları helak ettiği gerçekliği insanlığın akıl ve yazılı arşivlerinde mevcuttur...
İnanç bakımından elbetteki kaile alınmalı lakin inşaa ettiğimiz ve inanç dışı inşaa edilen yapılarımızın hesabının sorulmaması da dikkate alınmalı artık... "Deprem öldürmez, bina öldürür!" pratiğini hemen hemen bütün depremlerde gördük. İnşallah bir daha görmek zorunda kalmayız.
Deprem gerçekliğininin bize hatırlattığı en önemli sorunsal da depremi etnik helak üzerinden okumak. Yani "depremde ölen benden mi değil mi?" hastalığı. Bu okuma kanımca kansızlık ve vicdansızlık ile alakalı...
Deprem bölgesini etnik aidiyetler üzerinden değerlendirmek " Hastalıklı Rasizm Sendromudur."
Ülke olarak Genel kanının bu olmadığı gerçekliği de içimizi ferahlatıyor onca acının içinde elimizde kalan tek teselli bu...
"PARAZİT" takımının okumaları da doğal olarak ellerinde ve vicdanlarında patlıyor.
Her felaket sonrasında meselenin o süreç ile sınırlı kalan stabil duyarlılık ve yardımlaşma olmadığını; sorunun çözümüne veya en azından yaratacağı hasarın minimize edilmesine yarayacak bilimsel çalışmalar, önlemler almak olduğunu anladığımız an kesinlikle bu kadar çok ağlamayacak ve denli ağır yaralanmayacağız.
Araya serpiştirilmiş ırkçılık, trol, politize sosları ile anlık kenetlenmeler deprem kuşağında her an sarsılmaya hazır büyük Türkiye'nin uzay çağı hallerine yakışmıyor.
Umarım Elazığ ve Malatya da yaşanan acılardan gelecekte hem deprem hem ülkede giderek artmakta olan kutuplaşma fayları bizi daha fazla yaralamadan gerekli dersleri çıkarırız.
Deprem gerçeği ve acısına pek de alışkın olmayan fakat 6.8'lik depremin beşik gibi salladığı Şanlıurfa ise en korkutucu doğal olmayan deprem faylarının artık harekete geçme tehlikesi ile karşı karşıyadır!
Kılcal damarlar gibi şehri baştan sona sarıp sarmalayan İsotizm fayları son zamanlarda harekete geçmiş ve kırılan her bir fay şehrin siyasetinde, kültüründe, ekonomisinde ciddi yıkımlara vesile olmaktadır.
Öyle ki bazı şeylerin artık cılkı değil posası çıkmış; İsotizm faylarının her biri şehrin Liyakat, bilgi birikim ve vizyon sahibi gerçek değerlerini pasifize etmek sureti ile siyasetçi ve seçmen arasındaki güven kayalarını tuz buz etmiştir.
Çelişkiler karşısındaki şaşkınlık hali garip bir kabulleniş ve alışkanlığa dönüşmüş; yerel yönetimlerin çoğu iflas noktasında ve hizmete dair tek bir somut adım atılmamaktadır.
Elazığ ve Malatya da evleri yıkan fay hatlarının kırılması; Urfa da tarımın, hayvancılığın, sanayinin, turizmin, umudun yıkılmasına neden olan İsotizm depremi ile şiddetli yıkıcı olarak vuku bulmaktadır.
Pek tabi bu doğal olmayan zelzeleler beraberinde artçı olarak işsizliği, tefeciliği, Beytülmal hırsızlığını da beraberinde getirmiştir.
Minik bir soru ile bugünkü köşe yazıma son veriyorum.
"Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı" Oldum olası Şanlıurfa valiliği bünyesinde olan ve adından da anlaşılacağı üzere konu edilen kültür, sanat, eğitim, araştırma ve pek tabi Şanlıurfa'nın güçlü tanıtımına hizmet etmesi gereken Şurkav neden Ankara da şube açmıştır!?
Hadi şeytanın avukatlığını yapmak sureti ile küçük bir soru daha sorayım!
Şurkav Ankara şube başkanını kimler, hangi kriterleri baz alarak seçtiler!?
Adı ve kuruluşunda Şanlıurfa olan bir vakfın şube başkanının Urfalı dahi olmaması ve Urfa da karşılığı olmayan bir ismin seçilmesinin İzahı nedir?
Soru sormak hoşuma gitti ha :)
Peki, Ankara Şurkav Ankara da hangi ilin eğitim, sanat, kültürüne dair nasıl bir araştırma içine girebilir ki!?
Hani, "bize ne Ankara'dan arkadaş!?" diyesim var da...
Soru soruyu getiriyor ya; peki Şurkav Ankara dışında misal İstanbul, İzmir, Bursa, Adana gibi Metropollere de şube açacak mı!?
Ankara Şurkav'ın görevi BŞ Belediyesinin etkinliklerini almak ve BŞ Belediyesinin tavsiye ettiği siyasileri ağırlamak, reklamını yapmak mı!?
Ankara tanıtım fuarı sonrasında 100. Yıl tanıtım etkinlikleri de yine Şurkav Ankara üzerinden artık ekuri olarak adlandırılan malum isimlere mi verilecek?
Ankara Şurkav başkanının Ceylanpınar eski belediye başkanının görevden azledilmesi meselesini ilk duyan ve bu yönde algı yaratan ismi olmasının İzahı nedir?
Şanlıurfa valisinin akrabası olmak ŞURKAV Başkanlığı için yeterli kriter; BŞ ve ilçe belediyeleri ile kurumların basın desteği için belirleyici mi?
Görüldüğü üzere tek bir örnek bile Urfa İsotizm fay hatlarının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Başka söze gerek var mı!?
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: