Başlangıcı itibari ile hikaye çok tanıdık...
Tam bizim esmer alınlı yoksul ama onurlu insanların tenine yapışan tarifsiz acılara yaraşır yoğunlukta duygu yüklü bir hikaye...
Hani o insanın yüzünü cehennem ateşi ile tokatlayan kızgın Urfa güneşi altında karınları açlıktan baygın iki Mehmet köhne bir ciğerci dükkanına girerler. Ortaokul öğrencisi iki Mehmet'in ceplerindeki toplam paraları bir porsyon ciğer almaya yeter.
Çaresiz bölüşmek zorundadırlar çünkü açlık artık dayanılmaz boyuttadır!
Usta ciğeri ortaya koyar. Belki yarım yamalak ama karınları doymuş; gözlerinin ferine ışık gelmiştir. İşte o an tarihe geçecek diyalog geçer iki arkadaşın arasında. Mehmet'lerden rahmetli olan Mehmet Satış adaşı Mehmet Güneş'e döner ve der ki; "Canımızın istediğini yiyebileceğimiz bir sofraya oturduğumuz günler de gelecek mi?"
Okuyarak yaşama tutunma sevdaları açlıkla, yokluklar içinde derin çaresizliklerin balçığına bulanmış iki gencin ibretlik mücadelesi o gün Mehmet Güneş'in dudakları arasında bir yeminin umuduna düşer. Arkadaşıma döner ve der ki;
-Sana söz veriyorum Mehmet; canımız ne isterse doyasıya yiyeceğiz. Bir değil birkaç şiş ciğer, kebap... Masayı donatacağız kardeşim! Ama sana söz veriyorum; sadece biz değil, her defasında bizimle birlikte birçok çocuk ve genç doyuracak karınlarını. Hesap derdi olmadan, yarım yamalak değil; tıka basa kalkacak masadan...
O an annemin bir türlü tuzu, yağı, bulguru bir arada göremeyen kırık tavası geldi aklıma! Kim bilir Mehmet Güneş'in yüreğinin yangınında kaç kırık tava da pişmeyen, pişemeyen bulgurun hüznü vardır...
Dünyaya dertle bakan gözlerin buğusu yaş olup düşerken iki Mehmet'in yanaklarına; sarmaş dolaş çıkarlar ciğerci dükkânından.
İŞTE GÜNEŞ ERİN AÇARKEN BUGÜN!
Dün akşam 19:30 da başlayan ve gecenin zeytin karası saatlerine kadar süren demli çay sohbetimiz de Urfa'ya, Urfa'lılara dair sevdasını, hayallerini dinlediğimiz Şanlıurfa Valimiz Abdullah Erin'in de şeref verdiği kütüphane ve konferans salonu açılışındayız. Sahnede bıcır bıcır bir kız çocuğu hayırsever iş adamı Mehmet Güneş'i anlatıyor...
-O hepimiz için sadece hayırsever iş adamı değil; hepimizin kendisine evlat sevgisini en içten ve kalbi duygular beslediği baba yarısıdır aslında.
O sabahın seherinde tek bir saniye zaman boşa gitmesin diye elbiselerini akşamdan hazırlayan bir zaman ustası; O, 50 ülke gezmiş, bir teknede bir ay boyunca okyanusta yaşamış modern çağın Urfalı gezginidir aslında.
-Mehmet Güneş Urfa eğitim camiası üzerine soyadı gibi doğan bir güneş, insan sevgisinin en arı, en saf halleri ile vücut bulduğu isimdir.
-O sadece bizim okulu yaptıran hayırsever değil; yüreğimizin düş kırıklıklarını tamir eden bir gönül tamircisi, umut mucididir.
Kızımız sözlerine devam ederken; başı dik, alnı ak onu izleyen Mehmet Güneş Beyefendinin yorgun ama gururlu gözlerinde tanıdık gözyaşları döküldü yanaklarına. Belki oradakilerin hiç birisi bilemedi Mehmet Güneş'in rahmetli arkadaşına gönülden ama hüzünlü bir selam gönderdiğini...
Kulaklarıma tanıdık yangılı bir türkünün nağmeleri Dadandı birden.
Ayle Hore Ayle Horeee
Delalika dılemın
Güla Hesenike Delal
Külilka Şeqülya jore
Ez kurbana bejna direj
Singu bere boz
Le por sore
Ay le Hore ay le Hore
Singu bere boz
Jımınra gore
Edi bese vere hesrer zore
Xeribi zore
Velle tünebun zore.
Mehmet Güneş de yokluğun eğitim hayatını anne ve baba hasretine sardığı yangın yürekli bir çocukluğun anısıydı karşımızda dağ gibi duran.
Artık birlikte karınlarını tıka basa doyuracakları Mehmet Satış arkadaşı yoktu yanında ama gök yüzüne baktı ve sözünde durmanın gururu ile döküldü yaşlar.
Şanlıurfa Valimizin de şeref verdiği ve kendi adını taşıyan 10 bin kitaplık modern kütüphane ile konferans salonu açılışında ortaokul çocuğu kadar şen bir o kadar heyecanlı idi Mehmet Güneş. Fakat o kalabalık içerisinde kendisinin üzerine odaklanmış hayranlık, minnet dolu bakışların sahipleri nereden bilecekti bir zamanlar parası yetmediği için iki inşaat ustasının yerine çalışmıştı bu adam!
Evet, Mehmet Güneş: Yokluğun boğazına ilmek ilmek kör düğümler attığı ve yoksul köylü bir babanın kah altı delik ayakabalı, kah yamalı pantolu ile hayata kafa tutan esmer alınlı Urfalı...
Oradakiler nereden bile bilirdi ki; bu koca çınarın yüreğinin ortasında büyümeyen yoksul bir çocuğun hala hayata umutla baktığını.
İki elini tutup öpmek istedim Mehmet Güneş'in! İçimde büyümeyen o yoksul çocuğu bu değerli adamın nasırlı ellerine merhem gibi çalmak istedim zira Valimiz Erin'in de ifade ettiği gibi; Mehmet Güneş gibi mangal yürekli adamlar aslında kuş sütünün eksik olmadığı zengin sofralardan değil; yoksul çocukların başarılarından beslenerek yaşarlar. Mehmet Güneş gibi isimler, umuduna dokundukları gençlerin başarıları ile tutunurlar hayata ve onlar için mutluluk bir çocuğun gülümsemesine vesile olmaktır.
Bir çocuk dediğime bakmayın; kendi yaptırdığı Mehmet Güneş lisesinden Mehmet Güneş bursları ile ülkede 7./20./155 ve 200. olarak mezun olup bugün ülke genelinde milletine, vatanına başarılı birer doktor, mühendis, öğretmen, hakim, savcı, avukat olan tam 265 öğrenci mezun vermiş...
Bunlar sadece burs verdikleri. Buna ilaveten Maraş da, Adıyaman da ve Urfa'nın muhtelif semtlerinde yaptırdığı okullar, yurtlardan mezun olmuş binlerce evladı var Mehmet Güneş'in...
Binlerce yüzünü hiç görmediği ama umuduna alın terini katık ettiği evladı.
Dile kolay; 71 yıllık hayatına sığdırdığı sayısız hayır var...
Öğretmenlerden "Çocuklar okula geldiğinde artık sizlerin şefkatli ellerinde büyümeye hazırlardır. Sizlerden ricam o çocuklara hedeflerini sorun ve hedeflerine yürümeleri için yardımcı olun" diye rica ederken;
-Ben Urfalı çocukların eğitim alanında 80. sırada olmasını içime sindiremiyorum! Bizler bir an önce ve sırası ile yukarılara doğru tırmanmalıyız. Sevgili çocuklarım; sizler hedefleriniz doğrultusunda mücadele edin, ben daima yanınızda olacağım. Derken yüreğinden yüzüne hala umuda koşmanın heyecanı düşüyordu.
Bu topraklara yaraşır direncin ses tonu ile başarısızlığa karşı savaş açan bir Urfalı'nın haklı haykırışı yankılandı salonda. "Başaracağız..."
Yeni burs müjdesi verdi mesela. Mezuniyet törenlerinde onların yanında olacağı sözü verdi.
MEHMET GÜNEŞ KİMDİR?
1949 yılında kuru tarım ile hayatını idame eden dar gelirli bir ailenin 5. evladı olarak dünyaya gelen Mehmet Güneş, ilk ve ortaokul öğrenimini derin yokluklar içerisinde tamamlar.
Maddi imkânsızlıklar içerisinde olan ailesinin durumunu da göz önüne alarak liseyi Yatılı Erzurum Atatürk Yapı Ensitütüsünü bitirir.
En büyük hayali yüksek okul tahsili görmektir ancak yokluk burada peşini bırakmaz. Gelin bu durumu kendi ağzından okuyalım.
Mehmet Güneş: Yüksekokul tahsili yapabilmem için hem okuyup, hem çalışmam gerekiyordu. Bende özel bir mühendislik okuluna kaydımı yaptırdım. Ancak çevrem olmadığı için yaşamak ve eğitim masrafımı karşılayacak bir iş bulamamıştım!
Oy kör olası yokluk...
Oy kör olası yalnızlık nasıl bir yaradır bilen bilir.
Mehmet Güneş:
Milli Eğitim Bakanlığından burs alarak okuduğum için; belli başarılı öğrencilere öncelik tanırlar diye iş baş vurusunda bulundum.
Kısa zamanda Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü ortaokullar yapım ve onarım bölümünde müracatım kabul edildi ve işe başladım.
Maddi imkansızlıklar içerisinde olduğum için bu işe girmek durumunda kaldım ve maalesef yüksek okul tahsilimi yapamadım!
Yoksulluğun önce çocuk hayallerini, sonra gençliğimi ve hatta sevdasını dahi çaldığı toprakların esmer alınlı kadersiz evlatlarından birisi olan Mehmet Güneş'in içinde kabuk bağlanmayan yaradır yüksek okul tahsilini yapamamak. Gerçi bizim gönül heybelerimizde kanayan kaç yaramız, ağlayan kaç hüzünlü anılarımız olduğunu kim bilebilir ki!
Mehmet Güneş:
Eksik kalan eğitim hayatım benim için bir ızdırap oldu... Bütün hayatımın en ağır ızdırabı hem de. Bu arada milli eğitim de çalışırken özel sektörden iş teklifi aldım ve kabul ettim çünkü yüksek halleri, arzuları ve hırsları olan ve birgün mutlaka iyi bir iş veren olma hedefim vardı.
Çok çalıştım, aşılması güç engeller, doğru kararı vermesi zor olaylarla karşılaştım fakat güçlü olduğuna inandığım kişiliğim ile asla pes etmedim ve böylece bütün zorlukların üstesinden gelmeyi başardım.
Bu zorlu hayatta kalma mücadelesinde sadece kendim için çalışmadım. Hem ülkeme yararlı bir vatandaş olmak hem içimde kapanmayan yara olan eğitim sorununa bir nebze olsun katkıda bulunmak için 1adet 24 Derslik Mehmet Güneş Anadolu Lisesi, 4 Adet Mehmet Güneş Öğretmen Lojmanı, 1 Adet Kapalı Spor salonu inşası yaptım ve eğitim camiasının hizmetine sundum. Ayrıca çok sayıda öğrencimize burs desteği ile eğitimlerini daha kaliteli ve rahat şekilde sürdürmeleri için yardımcı olmaya çalıştım ve nefes aldığım sürece desteklerim devam edecek.
Tam bir eğitim sevdalısı olan Mehmet Güneş aynı zamanda rahmetli babasının anısına hürmeten bir camii de inşaa etmiş.
Şahsi fikrim odur ki; valimizin elinden plaket alan Mehmet Güneş gibi; 680 öğrencinin sağlıklı bir eğitim ve spor harmanı ile geleceğe umutla bakması için tek başına emek veren Mustafa V. Gülpınar ve dört dönemdir milletvekili maaşını kız çocukları başta olmak üzere yoksul çocuklara bağışlayan; yine yoksul köylüye arazilerini ekmek teknesi misali veren AB Uyum Kom. Başkanı M.Kasım Gülpınar gibi ve birazdan anlatacağım nedenlerle Valimiz Abdullah Erin gibilerin heykelleri dikilmeli, genç nesillere çok daha fazla anlatılmalıdırlar...
Zira bu değerlerimiz bu toprakların birer sevgi, şefkat, merhamet, paylaşma çiçekleri olarak açtıkları için hala umuda tutun abiliyor ve derin yokluklar inat gülümseyebiliyoruz.
Zira bu dünya masum çocukların, annelerin böyle isimlerin yüzü suyu Hürmetine dönüyor hala yörüngesinden çıkmadan.
Selam olsun Mehmet Güneş gibi bu şehrin umuduna ışık saçan güzel insanlara.
CUMHURİYET TARİHİNİN REKOR YATIRIMI!
Abdullah Erin:
Dünyaya medeniyeti getirmiş coğrafyanın çocukları olarak sizlerin ihtiyacı olan tek şey inanmak ve çalışmak sadece!
Çünkü sizler dünya tarihine yön veren matematik, felsefe, tarihçilerin torunlarısınız. Onlar nasıl başardılarsa sizler de öyle başaracak güce ve zekaya sahipsiniz.
Abdullah Erin olarak bugün buraya geldiysem kendime olan inacımla ve dişimle, tırnağımla geldim. Ve bu zorlu yolculuğun hiç bir aşamasında kimse bana "Türk müsün, Kürt müsün, Arap mısın?" diye sormadı.
Bilmenizi isterim ki; biraz inanmak, çokça çalışarak Şanlıurfa'yı laik olduğu yerlere taşıyacaksınız.
4.000 DERSLİK 397 YENİ OKUL!
Vali Erin konuşurken göz bebeklerinde samimi bir güvenin devlet şefkatine bulanmış büyük yatırımların öz güveni vardı.
Size çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar rekor sayılabilecek bazı rakamlar vermek istedim.
Cumhuriyet tarihi boyunca Şanlıurfa da yapılan derslik sayısı 5.000 adet iken Vali Erin döneminde bu sayı 4.000 adet gibi rekor bir artış göstermiş durumda.
Yine yakın zamanda toplu açılışı yapışacak 397 okul Urfa eğitimine büyük nefes aldıracak yatırımlardır.
Milli Eğitim Müdürü Şerafettin Turan ve ekibinin insan üstü mücadelesi ve valimizin büyük emekleri ile üniversiteye yerleşme oranımız sadece 1.5 yılda %19'dan %32 oranlarına çıkmış.
Sadece Viranşehir de 200 öğrencimiz ülkemizin en önemli üniversitelerine yerleşme hakkı kazanmış.
Şehir genelinde açılan etütler sayesinde üniversite yerleşme oranında ciddi artışlar gözlemleniyor.
Ceylanpınar da üniversiteye eksikbsiz hazırlık %100 katılımla sürerken diğer ilçelerde minimum %95
Milli Eğitim Müdürlüğünün araçları öğrencilerimizin sınava hazırlanması için etütlere taşıma görevini yapmakta.
Bozova da 300 öğrencimiz yine çok iyi okullara ve üniversitelere yerleşme imkânı bulmuş.
Öğrencilerimiz arasında ulusal ve uluslararsı yarışmalarda rekor düzeyde madalya ve şampiyonluklar ardı ardına geliyor.
Yine Valimiz ve Milli Eğitim Müdürümüz Şerafettin Tiran ile ekibinin çabaları ile Kuveyt, Katar ve benzeri ülkelerinden hatırı sayılır yatırımlar sağlanmış ve yakın gelecekte 40-50 öğrencili sınıfların tarihe geçeceği müjdesini de aldık.
Abdullah Erin evet, bu toprakların yetiştirdiği alnı ak, başı dik ve kısa sürede Urfa'ya çok büyük hizmetleri dokunan mangal yürekli valimiz.
Onun gözlerinde parıldayan vatan, millet, memleket aşkının şehrimin yaralarına ve acılarına daha çoook merhem çalacağını bir kez daha gördüm.
İyi ki varsınız Mehmet Güneş, Abdullah Erin.
Yorumlar
Kalan Karakter: